Afrin direnişi sadece Kürtlerin değil bölgenin geleceği konusunda da çok önemli rol oynayacaktır. Bölgede IŞİD’le savaşın sonuna doğru gelinirken bölgenin iç ve dış aktörlerinin hesapları Kürtler üzerine yoğunlaşmaya başladı. İç aktörler olarak Suriye yönetimi, Erdoğan Türkiye’si, dış dinamikler olarak, ABD ve koalisyon ortakları ile Rusya’nın hesaplarının tümü Kürtler üzerine yapılmaya başladı. ABD Kürtlere dayanarak, becerebilirse Suriye’yi bölmek, İran’ın İran’dan Lübnan’a kadar uzanan Şii hilalini kesmek, İsrail’e destek bir konuma getiremese bile zararsız bir konumda tutmak vb. için bir güç olarak değerlendirmek istiyor. Koalisyon ortakları da ABD ile aynı görüşteler. Rusya ile Suriye yönetimi ise: ABD’nin Kürtlere yönelik bu politikasını boşa çıkartmak ve Kürtlerle Suriye’nin BAAS yönetimine yakın bir takım tavizlerle uzlaşma sağlamak istiyor. Suriye yönetimi hala ayakta duracak bir konuma gelemediği için Rusya’ya bağlı ve bağımlı durumda. O nedenle kendi başına bağımsız davranmaktan çok Rusya’nın dümen suyunda hareket etmek zorunda kalıyor. Bu bağlamda Rusya Kürtleri dilediği istikamete getirebilmek için Erdoğan’la işbirliği yaparak, Erdoğan’a Afrin’e saldırma fırsatı verdi.
Erdoğan da fırsat bu fırsat diyerek Afrin’e saldırdı. Çünkü Erdoğan ve devletinin Kürtlere yönelik onları katletmekten başka bir politikası, planı yoktur. Suriye yönetimi, Rusya, ABD vb. gibi Kürtlerle anlaşarak bölgede geleceğe yönelik bir plan yapmaya yönelik hiçbir fikri bulunmuyor. O nedenle Rusya ve Suriye yönetiminin Kürtleri kendilerine karşı değerlendirme gibi Erdoğan devletinden bir korkuları olmadığı için Kürtlerle Erdoğan’ı rahatça baş başa bırakabiliyorlar. “Bunlar anlaşır, bize karşı birleşir ” falan diye bir endişe taşımıyorlar. Rusya ve Suriye yönetimi Erdoğan’ı Afrin’e saldırttılar, Erdoğan da becerebilirse Afrin’i Kürtlerden temizleyip, ÖSO’yu oraya yerleştirmeye çalışacak. Zaten kamuoyu önüne çıkıp “orada Kürt yoktur, ne Kürt vatanı” diyerek niyetini gösteriyor. Kürtlere yönelik tek amacı Kürtleri katletmek olduğu için O’na kalsa sadece Suriye’de değil, dünyada hiç Kürt yoktur diyecek. Erdoğan’ın bu niyetini bilen Rusya ve Suriye yönetimi bir yanda Erdoğan’ı Kürtlere saldırtırken bir yandan da el altından Kürtlerle pazarlıkları sürdürmeye devam ediyorlar. Tabi bütün pazarlıklar “alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete” üzerine yapılıyor.
Rusya ile Suriye yönetimi Erdoğan’ı QSD’yi, özellikle de PYD-YPG’yi kendi isteklerine boyun eğmeye zorlamak için kullanıyorlar. Erdoğan Türkiye’si ise iç ve dış aktörler arasında doğmuş olan bu çelişkiden yararlanarak Kürtleri imha etmek ve bunu da başkanlık seçimi için kullanmak amacıyla Afrin’e dalış yaptı. Ama “hedik taşlı çıktı” halk deyiminde olduğu gibi, Afrin kolay yutulacak bir lokma olmadığını beş günlük süre içinde net olarak gösterdi. Erdoğan’ın ordusu Afrin’i işgal girişiminin 5. gününde “şehit iki askerinin cenazesini bulamayacağı” bir konuma düştü. Aslında “şehit mi” yoksa esir mi düştüler, onu da bilmiyorlar. Afrin’i işgal girişiminin daha beşinci gününde bile Erdoğan ordusu şehidinin cenazesini savaş alanında bırakıp kaçacak kadar perişan duruma düştü. Bazıları çıkıp: “Erdoğan bütün gücü ile yüklenip, ne eder eder Afrin’i işgal eder” diyerek karşı çıkabilir. Böyle diyenler dünyanın en güçlü ordusu değilse bile en güçlü iki ordusundan birisi olan ABD ordusunun Hannover’den helikopterlerin ayaklarına asılarak nasıl kaçtıklarını bilmeyenlerdir. Bütün haksız savaşlarda olduğu gibi bir ordunun tümü olmasa bile bir kısmı: “benim burada ne işim var” diye düşünmeye başladığı zaman dağılma sürecine girer.
Tabi ki Erdoğan ordusu henüz bir bozgun içine girmedi, ama beş günde “şehidini kaybettiğini” söylerse bozgun yakın demektir. “Şehidin kaybı” olayı, Afrin belli bir süre daha direnirse Erdoğan ordusunda bozgunun başlayabileceğinin verili bir nedenidir. Belirtmem gerekir ki Erdoğan ordusu Afrin’de batağa gömülürse sadece Erdoğan değil, en başta Rusya olmak üzere Suriye yönetimi de büyük kaybeder. Bu bağlamdaki bütün pazarlıklar suya düşer. Sadece onlar değil ABD de kendine ait projeleri Kürtlere dayatmaya kalkamaz. Afrin IŞİD’in elinden kurtarıldıktan sonra bölgenin en istikrarlı alanı olarak demokratik bir şekilde seçimini yapmış, yöneticilerini seçmiş, yönetimini oturtmuş, kendini yeniden inşaya başlamış, barış ve huzur içinde bir yaşam kurmaya çalışırken Erdoğan ordusunun saldırısı ile korkunç bir savaş alanına dönüştü. Söz konusu savaşın alacağı sonuca göre Afrin bölgenin geleceğinin belirlenmesinde çok önemli bir rol oynayacaktır. Rusya ve Suriye yönetimi YPG’yi Erdoğan Türkiye’sine hırpalatıp, kendi projelerini kabul ettirmek için Afrin’i Erdoğan’a peşkeş çekerken, Erdoğan Afrin’i düşürebilirse oraya Suriye ve Rusya’nın gerçek düşmanları: El Kaide, El Nusra, ÖSO gibi cihatçı, şeriatçı güçleri yerleştirip, vekalet yapıları oluşturarak Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olmayı planlıyor.
Böylece hem Kürtleri imha edip Afrin’den söküp atmayı, hem de çömezlerine Afrin’de bir yapı oluşturarak bir taşla iki kuş vurmayı planlıyor. Bu hesaplar sahada kendine yer ararken, ABD: Afrin operasyonumuzun dışındadır diyerek sonucun nereye varacağını kolluyor. Afrin yenilirse QSD’ye Suriye’yi üçe bölme -B-planını dayatacak, yenerse QSD ile ilişkilerini yeniden gözden geçirecektir. Afrin Suriye üzerine yapılan planların tümünün yeniden şekilleneceği bir konum arz ediyor. Suriye için böyleyken Afrinliler ve bir bütün olarak Kürtler için ölüm kalım, var ya da yok olma meselesi haline geliyor. Tabi ki dünya devrim ve demokrasi güçleri için de Afrin yenince büyük bir kazanım, yenilince de telafisi mümkün olmayan bir kayıp olarak tarihe geçecektir. Bu bağlamda Kürdistan’ın dört parçası, dünya devrim ve demokrasi güçleri Afrin’in gelmiş olduğu bu konumun ayırdına varıp, Afrin savunmasına gereken desteği verir, Afrin savunmasını zaferle sonuçlandırırlarsa, sadece Afrin değil bir bütün olarak insanlık kazanır, bütün karşı devrim güçleri kaybeder. O nedenle Afrin insanlık için de, Kürtler için de tarihin bu dönemeç noktasında bir kilometretaşı işlevi görüyor.
Bu yapısal özelliğinden dolayı dünya bazında Afrin üzerinde insan toplumu ikiye bölünmüş durumda. Ayrıca gelmiş olduğu mevcut konumu itibarı ile Rusya, ABD, Suriye yönetimi ve Erdoğan Türkiye’si gibi bölge aktörleri için: Gel de şu pirincin taşını ayıkla bilmecesine dönüştü. Rusya ve ABD iki süper gücün, kan ve can düşmanı Suriye yönetimi ile Erdoğan Türkiye’si gibi bölge aktörlerinin hiçbirisinin Suriye’ye yönelik planı bir diğerininki ile yakın değil. İşin daha da garibi her aktörün kendi işini kendi dinamizmi ile değil taşeronluk biçiminde birinin bir diğerine çözdürmesi yöntemini kullanmalarıdır. ABD kendi -B- planını QSD’yi, Suriye yönetimi ile Rusya Afrin sorununu taşeron olarak Erdoğan Türkiye’sini kullanarak çözmeye çalışması gibi taşeron yöntemleri kullanılıyor. Ama her taşeronun da onu kullanana karşı ayrıca kendi planları da var. Suriye aktörlerinin içinde sadece Kuzey Suriye Federasyonu hiçbir taşeron kullanmadan kendi işini, halklarla birlikte kendisi yapıyor. Diğer aktörler aşağılık planları için hince, üstelik kendilerinin karıştırdığı taşla pirinci tekrardan ayıklamaya çalışırken, QSD ve devrimci demokrasi güçleri halklarla birlikte kendi öz dinamizmleri ile kendi öz kazanımları olan demokratik devrimin taşlarını döşüyorlar.
Kürtler ve devrimci demokrasi güçleri Erdoğan Türkiye’sini Afrin’de batağa gömebilirlerse saylağa çıkmayı başarabileceklerdir. Elbette ABD ve koalisyon güçleri, Rusya, Suriye BAAS yönetimi de karşı devrim güçleridirler. Ama içlerinden en tehlikeli karşı devrim gücü, azılı Kürt düşmanı olan Erdoğan Türkiye’sidir. Asında bölgedeki karşı devrim güçlerinin tümü birbirine de düşmanlar. Ellerinden gelse birbirlerini de yerler. Her gün birbirlerine her türden kuyular kazıyorlar. Onları, Rojava Devrimi’nden çok birbirlerine düşürecek ana faktör: Erdoğan Ordusunun Afrin’de bozguna uğratılmasıdır. Erdoğan ordusu Afrin’de bozguna uğratılırsa Suriye’nin geleceğinde Erdoğan tümü ile devre dışı kalır. QSD, PYD-YPG siyaset ve askeri sahaya, savaşta sadece Erdoğan’ı değil, Suriye’de bulunan karşı devrim güçlerinin tümünü yenmiş muzaffer bir güç olarak çıkacaktır. Dolayısı ile taşeronluk yöntemi de iflas etmiş olacak. Herkes kendisi olarak kendi planının arakasında duracak. Bu durumda da Kuzey Suriye Federasyonu karşı devrim güçlerinin arasındaki çelişkilerden yararlanma fırsatı bulacaktır. Onları kendi projesi etrafında birleşmeye zorlayacaktır.
Zorlayacaktır çünkü, Erdoğan ordusunun Afrin’de yenilgiye uğratılması ile bir kez daha bölgenin en büyük gücünün halkların gücü olduğu kesin kanıtlanmış olacaktır. Karşı devrim yenilgiye, devrim ilerlemeye devam edecek ve devrimin domino etkisi bölgede etkili bir şekilde gelişim gösterecektir. Afrin’i yenilmez yapmak dört parça Kürdistan ve dünya devrim güçlerinin tarihi bir zaferi, karşı devrimin ilk yenilgisi olacaktır.
Teslim TÖRE
25 Ocak 2018
AFRİN DİRENİŞİ KÜRTLER ÜZERİNE YAPILAN PAZARLIKLARI BİTİRİR !Afrin direnişi sadece Kürtlerin değil bölgenin geleceği…
Posted by Teslim TÖRE – Yeni Sayfa on Donnerstag, 25. Januar 2018