Pazar , 22 Aralık 2024
Home / Güncel / Rusya’nın Ortadoğu ve Kürdistan siyaseti – Hejarê Şamil

Rusya’nın Ortadoğu ve Kürdistan siyaseti – Hejarê Şamil

Sa, 23/01/2018 – 10:41 Hejarê Şamil

HİÇBİR KÜRD, HİÇBİR KÜRD ÖRGÜTÜ BU AYIN SONUNDA SOÇİ’DE RUSYA’NIN ÖNCÜLLÜĞÜNDE YAPILMASI PİLANLANAN TOPLANTIYA KATILMAMALIDIR. KATILANI TARİH LANETLER!

**

Rusya Federasyonu’nun izin vermesi sonucunda tc devleti 20 Ocak 2018 tarihinde, eski Suriye devletinin Kuzey Suriye Federasyonu’nda bulunan Afrin bölgesine işgal saldırısı başlattı.

Bu saldırıdan bir gün önce Putin Rusyası, Kuzey Suriye Federasyonu’nun Kürd yetkililerine kimi Kürd bölgelerin Esat diktatörlüğüne teslim edilmesi şartıyla Türkiye devletinin saldırılarını engelleyebilecekleri şartını koşmuş, Kürdler Rusya’nın bu talebini reddetmiştir.

Bu talebin reddedilmesinden sonra ırkçı türk devleti, Efrin bölgesine havadan savaş uçakları ile, karadan silahlandırdığı terörist ÖSO grupları ile amansız bir saldırı başlatmıştır.

Kimi Kürd kesimler, bu durumu ‘Rus ihaneti’, ‘Rus kalleşliği’ olarak değerlendirmektedir.

Bizler de bir Kürd olarak Efrin işgal girişimi nedeniyle sosyal medyada Rusya’ya karşı duygusal tepkilerimizi en sert biçimde ortaya koyduk.

Ancak mesele daha köklüdür. Meselenin nasıl bir kökeni olduğunu anlamak için 12 Kasım 2016 tarihinde KP’de yayınlanmış “Rusya’nın Ortadoğu ve Kürdistan siyaseti” başlıklı analiz yazımızı tekrardan yayınlamakta fayda gördük.

Rusya’nın Ortadoğu ve Kurdistan siyasetini anlamak açısından ‘masaüstü’ bir yazı.

İyi okumalar…

***

RUSYA’NIN ORTADOĞU VE KÜRDİSTAN SİYASETİ

2016-11-12

Kürdler’in Rusya’nın IŞİD’le mücadele stratejisinde yerini objektif biçimde tahlil edebilmek için Rusya’nın özelde IŞİD, genelde Orta ve Yakın Doğu siyasetine ve bu bağlamda iç ve dış siyaset önceliklerine göz atmak doğru olacaktır. Çağdaş Rusya’nın, Eski Sovyetler Birliği’nden farklı olarak devletlere ve toplumlara ideolojik babalık yapma yaklaşımını çoktan terk ettiği, kendini basmakalıp stratejik doktrinlere esir etmediği, özellikle dış siyasette ekonomik gideri, gelirinden fazla olan mecralara meraklı olmadığı, atacağı adımları pragmatik parametreler eksenine oturtmaya çalıştığı başta vurgulanması gereken önemli bir husustur.

RUSYA’NIN DIŞ VE İÇ SİYASETTEKİ ÖNCELİKLERİ

Rusya Federasyonu’nun dış siyaset ve ulusal güvenlik önceliklerinin doğru tespiti, Kürdlerle ilişkilerinin ne düzeye ulaşabileceğini kestirebilmenin yanı sıra, IŞİD’le mücadelede Rusları ve Kürdleri nasıl bir ilişki serüveninin beklediğini anlamamızı sağlayacaktır.

Rusya’nın uluslararası siyasetinin temel motivasyonu, Çin ile uyum içerisinde, Batı ile çatışmadan mümkün olduğunca kaçınarak, komşu devletlerle iyi ilişkiler geliştirerek, etki alanlarını genişletmek olduğudur. 17 Nisan 2014’te Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasından[i] sonra Batı’nın ekonomik ambargolarına temkinli yaklaşarak, çelişkileri derinleştirmemeye çalışan Rusya iktidarı, Batı dünyası ile ilişkilerini normalleştirmek için bir dizi sistematik adımlar atma yolunu seçti. Putin’in Suriye’ye ABD ile uyumlu ve anlaşmalı askeri müdahalesindeki temel bir amaç da hiç kuşkusuz, ortak bir düşmana karşı aynı mevzide mücadele ederek, Batı’yla arasındaki ilişkileri normalleştirmeye yönelikti. Rusya’nın Suriye müdahalesinin, ABD ile yaşadığı Ukrayna eksenli gerginliğin yumuşamasına müspet etkisinin bulunduğu derin analizler gerektirmemektedir.

Vladimir Putin’in iktidara geldiği 2000 yılından sonra Sovyetler’in çöküşünün ağır siyasi, ekonomik enkazı altında bocalayan Rusya’nın, uluslararası siyasette, stratejik savunma aşamasından hızla stratejik denge aşamasına geçişmeye çalıştığı görülüyor. Ekonomik kalkınma, halkın sosyal refah düzeyinin iyileştirilmesi, uluslararası alanda itibarının güçlendirilmesi, “uluslararası güvenlik ve stratejik istikrara zarar vermeksizin” nükleer silahlanmaya ayrılan bütçenin azaltılması esas alındı.

Rusya’nın 2016 yılında yayınlanmış, 2020’ye kadarki önceliklerinin belirlendiği Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi’nde[ii] ulusal güvenliğe en belli başlı tehditler olarak renkli devrimler, dinci ve milliyetçi ideolojileri kullanan radikal gruplara karşı mücadele, bölgede NATO’nun Rusya sınırlarına kadar yaklaşması, kimyasal silah tehlikesi, Ukrayna krizi üzerinden dünyada ‘Düşman Rusya’ imajının yaratılması, enformasyon savaşımı ve yolsuzluk vurgusu yapılmıştır.

Rusya’nın genel stratejik önceliklerinin başında, Rusya’nın ulusal çıkarlarının, Batı tarafından kabul edilmesi, ‘stratejik eşitlik’e uyulması, Batı dünyası ile askeri, siyasi ve ekonomik alanda dengenin korunmasının olduğu devlet yetkilileri tarafından sıkça dile getirilmektedir[iii]. Askeri güce ‘diğer yollar etkisiz kaldığı’ takdirde başvurulacağı özenle vurgulanmaktadır[iv].

Rusya, Batı ile arasında stratejik dengeyi, Çin ve Hindistan gibi Asya devleri ile ekonomik ve siyasi ilişkiler kurarak sağlamaktadır. Etki alanını; sınırdaş devletler, eski SSCB Cumhuriyetleri ile birlikte ekonomik ve askeri savunma birlikleri kurarak, genişletmeyi hedeflemektedir[v]. 01 Ocak 2015’te Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Ermenistan’ın katılımıyla kurulan Avrasya Ekonomik Birliği’yle Vietnam, Mısır, Tayland, İran gibi devletler arasında görüşmeler başlamıştır. Ayrıca, Singapur, Pakistan, İsrail, Hindistan, Çin ve Tunus ’in bu birliğe ilgi gösterdiği de bilinmektedir [vi].

Somut olarak Orta ve Yakın Doğu’da Rusya, geleneksel olarak iyi ilişkileri bulunan İran, Suriye, Irak, Lübnan gibi devletleri basamak yaparak, yeniden dizayn edilen bölgede söz sahibi olmaya, güç boşluklarını doldurmaya çalışmakta, etki alanını sağlamlaştırmak, mümkün oranda yayılma stratejisi gütmektedir.

Rusya Federasyonu’nun, ısrarla bölgede mevcut siyasi statükonun korunması, var olan sınırların dokunulmazlığı prensipleri ile hareket ederken, bir taraftan da bölgedeki Şii mezhepli gerici rejimlerin hamisi görüntüsü vermekten rahatsızlık hissetmediği gözlenebiliyor. Rusya, başta İran olmak üzere bölgedeki ABD’ye hasımlık besleyen Şii rejimler üzerinden, bölgede daha kolay oyun kurabileceğine inanmaktadır. Özellikle Suriye meselesini pazarlık konusu yapan Rusya, bu krizin çözümünde aktif yer alarak aynı zamanda dünyanın diğer bölgelerindeki ekonomik, siyasi ve jeopolitik konumunu güçlendirmeyi esas almıştır. Suriye’deki Rus askeri müdahalesini ve yürüttüğü diplomatik çalışmaları, sadece Orta Doğu’da değil, dünyada kendi nüfuz ve etki alanlarını korumaya yönelik, bir savunma hamlesi olarak da algılamak yanlış olmayacaktır[vii].

ORTA VE YAKIN DOĞU POLİTİKASINDA, DÖRT PARÇA KÜRDİSTAN’A DÖNÜK YAKLAŞIMIN TEMEL PARAMETRELERİ

Rusya Federasyonu’nun Sovyetler’in çöküşünden sonraki dış siyaseti, dünyada ve Ortadoğu’da statükonun korunması, renkli devrimlerden kaçınılması, yerleşik gerici düzenlerin temelini sarsan ‘Arap baharı’ gibi statüko sökücü kalkışmalara izin verilmemesi prensipleri üzerine kuruludur. Müslüman Orta ve Yakın Doğu’da mevcut durumun devam etmesini Rusya, birkaç nedenden dolayı ısrarla savunmaktadır.

Öncelikle bölgede var olan dengelerin temellerini sarsan stratejilerin, Washington eksenli olmasına, baş oyun kurucuların Batılı merkezlerde oturmasına Moskova’nın muhalefet etmesi iç siyaseti zorlayan değil kolaylaştıran amillerdir. Geleneksel iyi ilişkileri bulunan Suriye ve İran gibi devletlerin sallanması sonucu burada yeni oluşacak rejimlerin Batı etkisine girmesini Rusya, ulusal güvenliğine karşı bir tehlike olarak görmekte, jeostratejik dengelerin bozulması olarak algılamaktadır. Moskova’da Batı’nın kendi sınırlarına yaklaşması, Güney’den ablukaya alınma olarak değerlendirilmektedir. Bütün savaşların, bölgesel, bölgeler arası gerginliklerin, devletler çatışmasının ekonomik arka planı olduğu açıktır. Rusya, temel oyun kurucuların; kontrol edilebilir savaşlarla bölgeyi yeniden dizayn ederek petrol ve gaz başta olmakla ekonomik kaynaklarını daha fazla kendi lehlerine kullanma hırslarından rahatsızlık duymakta, küresel bir güç olarak bölgeye askeri, siyasi ve diplomatik müdahaleler yaparak, pastadan pay kapmaya çalışmaktadır.

Rusya’nın, son 200 yılda 28 kanlı savaş yaşadığı ve bir NATO devleti olarak ‘burnunun dibine girmiş Türkiye’ye dönük hasımane yaklaşımlara sahip olmasını, TC’yi çöküşe götürebilecek en optimal güç olan Kürd özgürlük ve bağımsızlık fikrini desteklemesi gerektiğini, Rusya’da da düşünenler az olmadığı gibi bu konuda çokça analiz raporları, kitaplar da yazılmıştır.

Rusya’nın dış siyaset aklı, NATO üyesi ve Batı eksenli bir doğu ülkesi olan Türkiye’nin ‘bir bölge devleti’ olmaktan daha fazla güçlenmesini istemese de, Kürdlerin özgürlüğünü ve bağımsızlığını kabul edecek kadar da zayıflamasını benimsememiştir. Kars Antlaşması’ndan[viii] sonra, bu iki devlet arasında oluşan dengenin korunması yaklaşımı, esas alınmıştır. Rusya, Kuzey Kürdistan’ın özgürleşmesine ittifak içinde bulunduğu İran, Irak ve Suriye için emsal teşkil edeceği anlayışıyla sıcak yaklaşmamış, Kürdlerle özgün bir ilişki stratejisi oluşturmamış, Kürd ve Kürdistan meselesine, Kürdistanı işgal eden dört devletle yürüttüğü siyasetin bir uzantısı olarak yaklaşmıştır. Kürd özgürlük mücadelesine dönük destek mahiyetli açıklamaları olmuşsa da, Kürd faktörünü, bölgede ve söz konusu devletlerle yürüttüğü siyasette, bir kart olarak kullanmayı tercih etmiştir.

Ortadoğu’da statükoların çözülüş aşamasına girmesi, 20 Mart 2003’te ABD’nin Irak’a operasyonuyla başlamış, Saddam’ın devrilmesine en şiddetle karşı çıkanların başında Rusya gelmiştir. Moskova hiçbir zaman Güney Kürdistan’da federal bir sistem oluşmasına sıcak yaklaşmamıştır. Kürdistan halkının özgürlük iradesi ve Kürdistan Bölge Hükümeti’nin siyasi ve iktisadi başarıları, doğru müttefikler politikasıyla hesaplaşmak zorunda kalan Rusya, salt kendi ekonomik, siyasi ve jeopolitik çıkarları nedeniyle, Güney Kürdistan’la ekonomik ve siyasi ilişkiler kurmak zorunda kalmıştır.

Kuruluşunda belirleyici rol oynadığı Mahabad Kurdistan Cumhuriyeti’ni (1946-1947) Batı’lı ve bölge devletleri ile anlaşmalara kurban eden Sovyet Rusya, İran’da binlerce Kürd’ün ölümüne sebep olmuş 1979 molla devrimine, Şii şeriatçıların Rusya’yı ‘küçük şeytan’ adlandırmasına karşın olumsuz bir tepki vermemiştir[ix]. 1986’da Rusya ile İran arasında imzalanan ekonomik protokolden[x] sonra iki ülke arasında ilişkiler gelişme trendi göstermiştir [xi]

Ekim 2015’te Bağdat’ta Moskova ve Tahran’ın iştiraki ile oluşturulan ‘terörizme karşı mücadele koordinasyonu’, Ağustos 2016’da Hemedan Havaalanı’ndan Suriye’deki mevzilerin vurulması ile pratik bir aşamaya varmıştır.

Rusya, İran’da başta Kürdler olmak üzere diğer etnik gruplara uygulanan vahşet siyasetine sessiz kalmıştır.

2011’de başlayan Suriye krizinde Rusya’nın aldığı pozisyon, statükonun korunması eksenli olup, Sovyetlerden kalma iyi ilişkiler içinde bulunduğu Esad rejiminin yıkılarak, ülkenin radikal biçimde dizayn edilmesine karşı gelmek olmuştur. Esad rejiminin yardım çağrısı üzerine, Suriye’ye müdahalede bulunan Rusya, bu minvalle bölgede ağırlığını arttırmayı, krizde söz sahibi olmayı, Tarsus’taki deniz üssünü güvenceye almayı hedeflemiştir. Ukrayna krizi nedeniyle, ciddi sorunlar yaşadığı Batı’yla IŞİD terörüne karşı işbirliği yaparak, gerginliği minimize etmiş, Batı’yla balansı bu bölgede de korumayı esas alan çok yönlü bir siyaset gütmüştür.

Suriye krizinin başladığı günden bu yana her fırsatta Suriye Devleti’nin toprak bütünlüğünü savunduğunu dile getiren [xii], Moskova’nın, Kürdler’in Batı Kürdistan’da siyasi bir statüye kavuşmasına meraklı olmadığı kuşku uyandıracak bir husus da değildir. Rusya, Suriye’nin ‘toprak bütünlüğü’ kaygısını birçok defa Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un diliyle, 27 Ağustos’ta Cenevre’de ABD’li meslektaşı John Kerry ile görüşmesinde bir kez daha şöyle dile getirmiştir: “Kürdler Suriye Devleti’nin bir parçası, sorunun çözümünün bir parçası olarak kalmalıdırlar. Suriye’yi bölmek için kullanılmamalıdır, çünkü bölünme bölgede zincirleme reaksiyon doğurabilir.[xiii]”

RUSYA’YI IŞİD’E KARŞI AKTİF MÜCADELEYE VE SURİYE’YE ASKERİ MÜDAHALE YAPMAYA İTEN NEDENLER

Rusya ve çevre devlet vatandaşlarının Irak, Suriye, Güney ve Batı Kürdistan’da savaşan İslami terör örgütlerine katılımı, ulusal güvenliğe tehdit algısı kapsamında ele alınmaktadır. IŞİD, El-Nusra gibi terör örgütlerinin mevzi kaybederek, zayıflama aşamasına girmesi, terör örgütü saflarında yer alan yabancı vatandaşların kendi ülkelerine dönme çabalarını da artırmaktadır. Ayrıca terör örgütleri, yabancı uyruklu teröristleri terör eylemleri yapmak için kendi ülkelerine göndermektedirler. Böylesi bir durum, terör örgütü saflarında vatandaşları bulunan devletlerin güvenlik güçlerini harekete geçirmiştir.

Rusya Federasyonu arazisinde yaşayan 20 milyon Sunni müslüman ahali, genel nüfusun ortalama % 7’sini oluşturmaktadır. Rusya ile arasında vizesiz gidiş geliş anlaşması bulunan Azerbaycan, Kazakistan, Beyaz Rusya, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’da 49 milyon 500 bin müslüman yaşamaktadır. Rusya’ya vizesiz giriş yapılabilen Avrasya Gümrük Birliği’ne sınırdaş Türkmenistan, Gürcistan, İran, Türkiye, Afganistan gibi ülkelerde ise 196 milyon 500 bin müslüman ahali bulunmaktadır [xiv].

Suriye ve Irak’ta terörist faaliyet yürüten Rus vatandaşlarının sayısı, korkutucu rakamlara ulaşmıştır. Rusya İçişleri Bakanlığı yetkilisi Eduard Ribintsev, 25 Ekim 2015’te yaptığı açıklamada “sadece Suriye’de IŞİD saflarında binlerce Rus vatandaşının bulunduğunu biliyoruz ve onlar hakkında 447 dava açılmıştır”[xv] ifadesini kullanmıştır. Aralık’ta bu rakam 889’a ulaşmıştır[xvi]. Rusya istihbarat örgütü (FSB) başkan yardımcısı Evgeniy Sisoyev, 10 Ekim 2015’te verdiği demeçte, IŞİD saflarında 7000 Rus ve BDT vatandaşı bulunduğunu dile getirmiştir.[xvii]. Rusya ve diğer ülkelerin istihbarat verilerine ve stratejik araştırma merkezlerinin ulaştığı sonuçlara göre, Rusya’ya bağlı Dağıstan Özerk Cumhuriyeti’nden 1000, Çeçenistan Özerk Cumhuriyeti’nden ise 1700 kişi, IŞİD saflarında savaşmak için genellikle Türkiye üzerinden Suriye’ye giriş yapmıştır[xviii].

Rusya iç istihbarat örgütü (FSB) başkanı Aleksandır Bortnikov 25 Haziran 2016’ta yaptığı açıklamada Ortadoğu’da İslami örgüt saflarında eğitim görerek, Rusya’da intihar eylemi yapmak için gönderilmiş 220 teröristin ele geçirildiği bilgisini vermiştir[xix].

Rus basınında Ortadoğu’da IŞİD’e karşı mücadelede 500’den fazla Rusya vatandaşının öldürüldüğü, bir o kadar Rusya kökenli teröristin de Rusya’ya dönme hazırlığı içerisinde olduğu bilgileri yer almıştır. Bu durum, doğal olarak Rus güvenlik güçlerini harekete geçirmiş, siyasi çevrelerde derin endişeler yaratmıştır. Rusya’ya vizesiz giriş yapabilen Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan uyruklu teröristlerin de Rusya kentlerinde terörist eylemler yapma ihtimali göz ardı edilmemektedir.

Değişik verilere göre, IŞİD saflarında, Orta Asya devletlerinden 3500-5000 kişi bulunmaktadır. Bunlar arasında Özbekler ilk sırada yer alıyor. Özbekistan ile ilgili araştırma yapan uzman kuruluşlar sadece 2500 Özbekistan vatandaşının, İslami teröristlerin saflarında olabileceğini tahmin etmektedirler. Kırgızistan’ın güvenlik güçleri bu ülkeden IŞİD’e 2000’ yakın katılımın olduğunu, terör örgütü güç kaybettikçe, vatandaşlarının çeşitli yollarla geriye dönmeye çalıştığını kaydetmektedirler[xx].

Rusya’nın IŞİD ve El-Nusra gibi İslami terörist örgütlere karşı sahada mücadele yürütmesinin ciddi nedenlerinden biri terör ocağını bulunduğu yerde söndürerek, vatandaşlarının geri dönmesini engellemek, yerinde etkisiz hale getirmek ve kontrol altına almaktır.

Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, 03.12.2015 tarihli millete seslenişinde, Rusya ve BDT ülkelerinden İslami terör örgütlerine katılanlar için, onları “uzak yörelerde karşılamak ve ortadan kaldırmak zorundayız”[xxi] ifadesini kullanmıştır.

Küresel bir güç olan Rusya’yı, Suriye’de IŞİD terörüne karşı askeri müdahaleye iten sebeplerden biri de hiç kuşkusuz yeniden şekillenen Ortadoğu müstevisinde yeniden etkin bir aktör olma arzusudur. Sovyetler’in çöküşünden sonra bölgede kaybettiği stratejik konumunu güçlendirmeyi istediği konusunda yaygın görüşler, derinlikli analizler mevcuttur. Rus yetkililerin davranışları, bu analizleri destekler niteliktedir. Rusya’nın Ortadoğu’daki Soğuk Savaş döneminden kalma birincil müttefiki olan Suriye rejiminin düşmesi, Moskova’da bölgedeki etkinliğin devamlılığına, ölümcül bir darbe olarak değerlendirilmektedir[xxii].

Rusya, Suriye krizine yaklaşımını, 2011’lerden itibaren şu üç prensip üzerinde kurmuştu: Rejim normal olmayan yollarla değiştirilmemelidir; yabancı güçler Suriye iktidarının iradesine rağmen, bu ülkede askeri operasyonlar gerçekleştirmemeli ve muhalefeti silahlandırmamalıdır; ülkeye ambargo uygulanmamalıdır. Bölgedeki gelişmelerin seyrine göre, Moskova temel yaklaşımlarında tashih yapmasa da, ‘Suriye devletinin daveti ile’ rejimi korumak için ülkede yürütülen askeri operasyonlara katılmayı tercih etti. Suriye rejiminin düşmesi halinde sıranın İran’a, hatta Türkiye’ye, oradan Asya devletlerine kadar sıçraması olasılığı, ‘renkli devrimler’den rahatsızlık duyan Rusya’nın, istikrarlı biçimde çevre devletlerde nüfusunu ve etkisini güçlendirme stratejisine ters düşmekteydi.

Ayrıca Rusya’ya uyumlu bir Suriye devleti ve rejimi, global askeri strateji açısından da Moskova için hava ve su kadar gerekliydi. Rusya’nın ülke dışında yalnız Vietnam’da ve Suriye’de iki deniz üssü bulunduğu dikkate alınırsa, Tarsus’taki deniz üssünün önemi daha da anlaşılmış olur. Tarsus deniz üssü ve Suriye Hmeymim’deki hava üssü olmadan Akdeniz havzasında ve genelde Ortadoğu’da Rusya’nın söz sahibi bir güç olması düşünülemez.

IŞİD’e karşı mücadele kapsamında, Suriye rejiminin düşürülmemesi için kollarını sıvayan Rusya yönetimi, krizi fırsata dönüştürme çabasıyla, dört yönlü bir strateji izledi: (1) Uluslararası IŞİD terör örgütünü, kendi ulusal güvenliği ve dünya güvenliği açısından tehlike olmaktan çıkarmak; (2) Suriye rejimini askeri, siyasi ve diplomatik açıdan desteklemek suretiyle, ani çöküşten kurtararak, bu ülkedeki çıkarlarını garantiye almak; (3) Uluslararası terörizme karşı ortak mücadele kapsamında, Ukrayna krizi nedeniyle karşı karşıya geldiği Batı dünyası ile ilişkilerini düzelterek; ‘Düşman Rusya’ algısını değiştirerek, ülkesini hedef olmaktan çıkarmak; (4) küresel güç olduğunu, Rusya’sız hiçbir uluslararası sorunun çözülemeyeceği mesajını vermek ve ‘hak ettiği’ saygınlığını tescil ettirmek.

Bu hamlelerle Putin’in, Ukrayna krizinden sonra ülkesine dönük oluşan olumsuz tabloyu değiştirmeyi başardığını aktaran gözlemciler çoğunluktadır. Bugün itibarıyla Rusya, Şam’da olası herhangi bir rejim değişikliği durumunda bu ülkedeki bilinen siyasi, askeri çıkarlarını peşinen garanti altına almış gözüküyor[xxiii]. Rusya’nın, SSCB’den sonra Eski Sovyetler sınırları dışında, ilk askeri hareketini Suriye’ye yapmasıyla, ‘tek kutuplu’ dünyadan ‘çok kutuplu’ dünyaya geçildiğinin işaretini verdiği tespitini yapanların yanılıp yanılmayacağını ise tarihin gidişatı gösterecektir.

KÜRDLERLE İŞBİRLİĞİNİN SEBEPLERİ

Rusya’nın, 30 Eylül 2015’te Suriye’deki İslami terörist gruplara ve Esad muhaliflerine karşı hava saldırılarına başladığı dönemden itibaren Kürdlere gösterdiği yüksek ilgi genel hatlarıyla şu nedenlerden kaynaklanmaktaydı: 1- Rusya, IŞİD terör örgütüne karşı karada etkili mücadele veren Kürdlerin kara desteğine ihtiyaç duymaktaydı. 2 – Sovyetler’in çöküşünden sonra ilk dünyasal askeri operasyona kalkışan Rusya’nın küçüğünden büyüğüne müttefiklere gereksinimi vardı. 3 – Rusya, IŞİD’le mücadele sürecinde, Kürd peşmerge ve gerillalarının direnişine yönelik dünyada oluşan sempati dalgasının dışında kalamazdı. 4 – Suriye’de, Kürdlere ABD kadar sempati göstermesi, Kürdlerin ilgisini çekmesi gerekirdi. 5 – Kürdlere yakın durarak, onların Esad rejimi ile işbirliğini güçlendirmek, inzibati federasyon fikrini arka plana itmek de vacipti. 6 – Kürdler’in kendi aralarındaki parçalı durumlarını değerlendirerek, kısmi lojistik ve askeri yardımda bulunarak, destek sözü vererek Batı’ya dönük şartlandırmak. 7 – Fiilen Kürdler’in denetimi altına giren bölgelerde ekonomik ilişkiler geliştirmek.

Rusya Siyasi Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Sergey Markov’un, “Bence bölgedeki Kürdler ABD’den uzak durmalı”[xxiv] sözleri Rusya’nın Suriye’deki Kürd siyasetinin iyi bir özeti olabilir.

RUSYA-PYD TEMASLARI. NEREYE KADAR?

Daha önceleri alt düzeylerde seyreden Rusya-PYD ilişkileri, son iki yılda yükselen bir trend izlemeye başladı. Rusya’nın, Cenevre görüşmelerine, Kürd güçlerinin katılımı konusunda ısrarlı olması, Kürd-Rus ilişkilerine yeni bir boyut getirdi. Cenevre görüşmeleri dağıldığında, Rusya’nın inisiyatifiyle yapılan Moskova toplantılarında PYD’li temsilciler, Ruslarla bir dizi görüşmeler gerçekleştirdi. 2015 Ocak ayının son günlerinde Moskova-Suriye görüşmelerinde Suriyeli muhalif gruplardan katılan kişiler arasında PYD Eşbaşkanı Salih Müslim de vardı[xxv].

2015 Nisan ayının başlarında, 06 Haziran 2015’te PYD Eşbaşkanı Salih Müslim başkanlığında heyetler, Moskova’da bir dizi görüşmeler yaptı[xxvi]. 08 Ekim 2015’de Paris’te Rusya Devlet Başkanı’nın Yakındoğu ve Afrika ülkeleri temsilcisi, Rusya Dışişleri Bakan yardımcısı M.Bogdanov ile Salih Müslim görüşerek IŞİD’e karşı işbirliği konularını ele aldılar [xxvii].

Nihayetinde 10 Şubat 2016’da Moskova’da Suriye Kürdleri temsilciliği açıldı[xxviii]. Suriye Rojava Kürdleri temsilciliği ismi ile açılan dernek, resmiyette hükûmet dışı toplumsal bir organizasyon olarak kayda geçmişti. Rusya savaş uçağının, Türkiye tarafından düşürülmesinden kısa bir süre sonra dünyada ilk PYD temsilciliğinin Moskova’da açılması, çeşitli çevrelerde Rusya’nın Türkiye’ye bir yanıtı olarak değerlendirildi. Elde bulunan veriler de, Rusya’nın Batı Kürdistanlı direnişçilerle askeri işbirliğinin aktif olarak Su-24 tipi Rus savaş uçağının, 25 Kasım 2015 tarihinde Türkiye tarafından Suriye sınırları içerisinde düşürülmesinden sonra başladığını doğrular niteliktedir.

Batı Kürdistan’da Rus savaş uçakları, 2015 Kasım sonlarında doğru Azaz çevresini, Türkiye’den Suriye’deki terör gruplarına silah ve benzeri mühimmatların geçirildiği Bab el-Salam gümrük kapısını, İslamcı teröristlerin mevzilendiği Deyr Cemal çevrelerini vurmaya başladı. IŞİD ve diğer terör gruplarına karşı düzenlenen kimi hava saldırılarının, YPG ile koordineli biçimde yapıldığı hakkında Rus ve dünya basınına bilgiler düştü. Az sayıda Rus uzman subayın, sahada YPG ile birlikte çalıştığı da doğrulanan bilgiler arasındadır.

Rusya ile Batı Kürdistan’lı direnişçilerin askeri ilişkilerinin en yüksek düzeyde olduğu dönemlerde dahi Rusya, sürekli ‘Suriye’nın toprak bütünlüğü’ vurgusunu yapmıştır. Ne var ki, 17 Mart 2016’da “Rojava ve Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemi” ilanının akabinde ‘Suriye’nin bölünmezliği’nin altını kalın hatlarla çizen Rusya Dışişleri yetkilileri, ‘Özerk bölgelerin kurulması, Suriye halkının vereceği karara bağlıdır’ mailinde ifadeler de kullanmıştır. Bu ifadelerden, Rusya’nın Suriye’deki bilinen çıkarları teminat altına alındığı taktirde ülkenin federalleşmesine, özerk inzibati yapıların ortaya çıkmasına, katı muhalefet etmeyeceği sonucu çıkarılabilir.

Rusya’nın PYD’ye yaklaşımında üç husus daha çok dikkat çekmektedir; Bir; IŞİD’de karşı ortak mücadele. Ancak IŞİD’in Batı Kürdistan’dan tümden sökülüp atılması, Rusya ile PYD arasındaki taktik askeri işbirliğinin de sonlanması anlamına gelecektir. İki; PYD’nin Esad rejimi ile iyi geçinmesini sağlamak. Esad’la Kürdler arasında olası bir ciddi çatışma durumunda, Rusya’nın ‘arabulucu’ konumundan Şam’ı destekler konuma geçeceği kuşku uyandırmamaktadır. Üç; Türkiye’ye dönük politikada ek bir baskı unsuru olarak gerektiğinde Kürd faktörünü kullanabilmek. Uçak krizi sebebiyle Ankara-Moskova kavgasının yaşandığı günler ve aylarda, PYD-Rus ilişkileri tavan yapmıştı, her iki ülke arasında ilişkiler normalleşmeye başladıktan sonra ise, Rusların ‘PYD heyecanı’nın yatışmaya başladığını görmek mümkündür.

Çok yakın geçmişte, Türkiye’yi IŞİD ile petrol ticareti yapmakla, terör örgütünü besleyip büyütmekle suçlayan, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük ‘terörizme yardakçılık yapmak’[xxix] gibi çok ağır ithamlarda bulunan, hatta ‘Suriye’ye Türkiye’den bir sinek dahi geçemez’ iddiasında bulunan Putin, 24 Ağustos 2016’da Türk silahlı güçlerinin ağır silahlarla, Cerablus’u işgal etmesine, düne kadar işbirliği yaptığı Kürd direnişçilerin söz konusu bölgeden çıkarılmasına göz yumdu. Türkiye’nin, Esad’ın düşürülmesi ısrarından vazgeçmesinden kaynaklı olacak böylesi aşırı pragmatik davranışı, Rusya’yla ile ilişkilerde Kürdlerin istikrar beklememesi gerektiğine de güçlü bir işarettir.

Rusya’nın Kürdlere dönük özgün bir stratejik yaklaşımının bulunmadığını, Kürdler söz konusu olunca bir çok stratejik başlıklarda uzlaşmadığı, kafa kafaya geldiği ABD’nin Kürd siyasetini tekrar etmesinden de görebiliyoruz.

ABD’deki Rusya karşıtlığını yatıştırmak için Rusya ‘önemsiz’ saydığı konularda Washington ile en ufak bir çelişki yaşamak istememektedir, tam tersine Suriye zeminini, Batıyla ilişkilerini normalleştirmek için değerlendirmektedir. Bu açıdan ‘yan faktör’ olarak gördüğü Kürd meselesinde Rusya, Esad rejimini tehlikeye düşürmediği sürece, ABD’yi takip edecektir. Jhon Keryy’in “Suriye’de Kürdlerin bağımsızlığına karşıyız” açıklamasını Sergey Lavrov başka ifadelerle tekrarlıyor: “Kürdler Suriye’nin bir parçası olarak kalmalıdır” [xxx]. Eldeki veriler, Rusya siyasetinin Ortadoğu’ya dönük karakterinin analizi, Moskova’nın hiçbir zaman Kürd halkının siyasi statüsü konusunda bir sürpriz yapmayacağını göstermektedir.

Rusya’nın genel tutumu, aynı zamanda dünya ve bölgeler siyasetindeki önceliklerinin tahlili gösteriyor ki, Rusya’nın Kürdlere dönük bağımsız bir siyaseti yoktur, oluşmamıştır, olgunlaşmamıştır. Aslında Rusya’nın, IŞİD terörüne karşı mücadele ekseninde, Kürdlerle girdiği ilişki, ABD ve Batı’nın Kürdlerle yürüttüğü ilişkinin bir devamı niteliğindedir. Rusya’nın gelecekteki yaklaşımını da genellikle Batı’nın Kürdlerle yürüttüğü işbirliği düzeyinin belirleyeceğini tahmin edebiliriz. Son on yıllarda özellikle Orta Doğu politikalarında Rusya ve ABD’nin ortak mahreçlerde buluştuğunun çok az görüldüğünü dikkate alırsak, Kürd faktörü, bu iki dünya gücü arasında birleştirici rol oynamıştır. Moskova ve Washington’un Kürdlere askeri destek konusunda sanki bir görev paylaşımı yapmışlar gibi davranmaları dikkat çekici olmuştur.

ASKERİ VE LOJİSTİK YARDIM

IŞİD’e karşı mücadele kapsamında, çeşitli devletlerin Kürdistan Bölge Hükümeti’ne resmi silah yardımında bulunması, Kürdistan’ın devletleşme tarihinde önemli aşamalardan biri olmuştur. ABD ve Avrupa devletlerinin ardından Rusya’nın Kürd silahlı güçlerine askeri destek sunması, Rusya-Kürdistan ilişkilerini yeni bir düzeye taşımıştır.

Moskova, Batı Kürdistanlılar’ın İD ile mücadelesinde, Kürdistan Bölge Hükümeti üzerinden ve hava desteği ile yardımda bulunmuştur.

Rusya-PYD ilişkisinin güçleneceği sinyali, 30 Eylül 2015’te Suriye’deki hava saldırılarına başlamadan ilk önce Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, sadece Suriye ordusu ve Kürdlerin gerçek anlamda IŞİD’e karşı mücadele ettiği sözleri ile verilmişti.

16 Mart 2016 tarihinde Erbil’de, Kürdistan askeri güçlerine 5 adet ЗУ-23-2 çift namlulu uçaksavar[xxxi] ve uçaksavarlar için 20 bin mermi teslim edilirken[xxxii] Rusya’nın Erbil konsolosluğu Ataşesi Artem Grigoryan “Bu Kürdistan’a ‘dördüncü veya beşinci silah sevkiyatıdır” diye açıklama yapmıştır[xxxiii].

2016 Haziran sonu, Güney Kürdistan Pêşmerge güçlerine Musul operasyonuna hazırlık amacıyla Kalaşnikov makineli tabanca ve makineli tüfek için 940 bin mermi verilmiştir. Rus yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarda, 70 ton silah ve mermi sevkiyatından bahsedilmiştir[xxxiv].

Rusya’nın verdiği silahların sembolik bir nitelik taşıdığı, Kürdistan Bölge Hükümeti Rusya temsilcisinin, IŞİD ile 1000 kilometrelik bir alanda savaş yürüten Kürdlerin, beş değil, yüzlerce uçaksavara ihtiyacı vardır açıklamasından da anlaşılmaktadır.

Rusya’nın, Batı Kürdistan ve Suriye’de IŞİD terör örgütüne karşı mücadele yürüten YPG ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) birliklerine havadan destek dışında, herhangi bir silah yardımında bulunduğu konusunda, resmi bir bilgi bulunmamaktadır.

Başta Türkiye basını olmak üzere, kimi basın organlarında, Batı Kürdistan’da Rus ordu güçlerinin, YPG’ye 2015 sonbaharından başlayarak direk silah yardımında bulunduğu hakkında sık sık haberler düşse de bu spekülatif iddialar, Rusya ve YPG yöneticileri tarafından teyit edilmemiştir.

SONUÇ

Kürd halkının, onun askeri, siyasi güçlerinin yakın dünya tarihinin en kanlı terör örgütü İŞİD’e karşı verdiği onurlu mücadele, Kürdistan Bölge Hükümeti’nin uluslararası itibarını, güvenirliğini arttırdığı gibi, Batı Kürdistan’da temel siyasi ve askeri güç olan PYD/YPG’nin de dünyada meşruiyetini pekiştirmiştir. Rusya çağdaş dünyanın bir parçası, dünya istikrarı için sorumluluk taşıyan küresel bir güç olarak Kürdlerin, insanlığın başına bela olmuş bir terörist akımdan kurtarılmasındaki rolünü ve önemini görmezden gelemezdi.

Rus-Kürd ilişkilerinin övünülür bir geçmişi, sağlıklı bir arka planı bulunmasa da, Rusya’nın Kürdlerle IŞİD’e karşı mücadele kapsamında yaptığı işbirliği, ilişkilerin yeni bir aşamaya varması için ciddi bir zemin olarak değerlendirilebilir. Rusya, gerek Çarlık zamanı, gerek Sovyetler döneminde, gerekse de günümüzde Kürd faktörünü, Ortadoğu siyasetinde yan bir unsur, Kürdistan’ı işgal altında tutan devletlerle ilişkilerinde bir ‘baskı malzemesi’ olarak kullanmayı tercih etmiştir.

Bugün itibarıyla Rusya, Orta ve Yakın Doğu’da statükoların parçalanmasını, gerici rejimlerin bertaraf edilmesini kendi ‘ulusal güvenlik stratejisi’ açısından gerekli görmemektedir. Rusya derin aklı, Irak Devleti’nin fiilen parçalandığını, Suriye’nin çöküş süreci yaşadığını, Türkiye’de siyasi depremlerin devamının geleceğini, İran’ın şeriatçı bir rejimle uzun süre yönetilemeyeceğini bilmesine karşın, değişimin merkezinde bulunmak yerine, gelişmelere ‘hazırlıklı’(italik) olmayı tercih etmektedir. Bu açıdan Ortadoğu’nun demokrasi lokomotifi Kürtlere yönelik politikalarını dikkatlice şekillendirmeye çalışmaktadır. Kremlin’in, bölgede ‘istikrarın garantörleri’ olarak tanımladığı devletleri savunmaya devam edeceğini, Kürdlere ilişkin politikasını, bölgesel altüst oluşları kontrollü biçimde yönetmeye çalışan ABD’ ile uyum içerisinde dikkatle ayarlayacağını bekleyebiliriz. Bununla birlikte Rusya, tüm politikalarında ‘tek kutuplu’ dünyadan ‘çok kutuplu’ dünyaya geçildiği tezini de dayatmaktan vazgeçmeyecektir.

IŞİD’in, Suriye’de ve Orta Doğu’da zayıflaması, Rusya’nın ve Batı’nın Kürdlerle terörizme karşı mücadele temelinde oluşmuş işbirliğini zayıflatacaktır, Rusya’nın Kürdlere yaklaşımı IŞİD öncesi düzeye çekilecektir. Yönlü görüşler dillendirilse de, şu da unutulmamalıdır ki, bölge yeniden dizayn edilirken, Rusya’nın da, Batı’lı devletlerin de, seküler bir güç olan Kürdlere ihtiyacı olacaktır. Artık Orta ve Yakın Doğu’da ciddi bir askeri ve siyasi potansiyele sahip Kürdler göz ardı edilerek, herhangi bir projenin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı açığa çıkmıştır. Rusya yetkililerinin, sık sık ‘Kürdler, Suriye ve Ortadoğu’da çözümün bir parçasıdır’ açıklaması yapması, Kürd potansiyelinin dikkate alınması olarak değerlendirilebilir. Bunun yanında, Rusya’nın Kürdler’in devletleşmesini değil, yerel özerklikleri destekleyen yaklaşım sergilediğini görebiliyoruz.

Bu zaviyeden hareketle, Kürdler açısından hali hazırda Ortadoğu’da, özellikle Suriye’de çıkar mücadelesi yürüten Rusya’nın, Kürdlere ihtiyaç duymasına, ‘ihtiyatlı bir iyimserlikle’ karşılık verilmesi, doğru bir yaklaşım olacaktır.

Bu yazı ‘Rusya’nın IŞİD’le mücadele stratejisinde Kürdlerin yeri’ başlığı ile Rûdaw Araştırma Merkezi’nin 19-21 Ekim tarihlerinde Hewlêr’de düzenlediği ‘Musul ve Rakka Operasyonu Sonrası Kürdistan’ isimli uluslararası Konferans’a sunulmuştur.

Tarih: 2016-11-12

[i] Присоединение Крыма к Российской Федерации. https://ru.wikipedia.org

[ii] Указ Президента Российской Федерации от 31 декабря 2015 года N 683 “О Стратегии национальной безопасности Российской Федерации”. Российская Газета, 31 декабрь 2015

[iii] России не надо стараться всем понравиться. Все равно не оценят – Сергей Караганов. Россия в глобальной политике. http://www.globalaffairs.ru/pubcol/Rossii-ne-nado-staratsya-vsem-ponravi…

[iv] России не надо стараться всем понравиться. Все равно не оценят – Сергей Караганов. Россия в глобальной политике.

[v] Концепция внешней политики Российской Федерации. Совет Безопасности
Российской Федерации. http://www.scrf.gov.ru/documents/2/25.html

[vi] Евразийский экономический союз. https://ru.wikipedia.org

[vii] Suriye Krizi ve Rusya’nın Uluslararası Sistemle Hesaplaşması. http://setav.org/tr/suriye-krizi-ve-rusyanin-uluslararasi-sistemle-hesap…

[viii] Rusya ile Türkiye arasında ilişkileri, toprak sorunlarını düzenleyen Kars antlaşması 11 Eylül 1922 yılında yürürlüğe girdi. Türkiye’nin uluslararası konumunu güçlendiren antlaşmaya göre Kürdistan toprakları olan Kars eyaleti, Ardahan ve Agiri dağı Türkiye’ye teslim edilmiştir.

[ix] Arıkan, P. (2014), “İran–Rusya mutabakat anlaşması: stratejik ortaklık mı?”, Ortadoğu Analiz, 6 (64), 56-59.

[x] Arıkan, P. (2014), “İran–Rusya mutabakat anlaşması: stratejik ortaklık mı?”, Ortadoğu Analiz, 6 (64), 58

[xi] Arıkan, P. (2014), “İran–Rusya mutabakat anlaşması: stratejik ortaklık mı?”, Ortadoğu Analiz, 6 (64), 58

[xii] Лавров: Россия защищает в Сирии не кого-то персонально, а государство. http://ria.ru/syria/20160517/1435166880.html

[xiii] Лавров: курдов нельзя использовать для раздела Сирии. https://ria.ru/syria/20160827/1475428380.html

[xiv] Сколько мусульман живет в разных странах мира? http://muslem.ru // Ислам в России. https://ru.wikipedia.org/wiki/Ислам_в_России
[xv] Эдуард Рыбинцев. Конференция №62. http://skfo.ru/conference/item/62_Eduard_Rybincev/

[xvi] Спецслужбы России вычислили сотни вернувшихся из Сирии и Ирака боевиков // РБК, 25.12.2015

[xvii] Замдиректора ФСБ рассказал о воюющих за «Исламское государство» россиянах. https://lenta.ru/news/2015/11/10/igil/

[xviii] Выходцы с Кавказа в рядах ИГ (ИГИЛ). http://caucasreview.com/2016/02/vyhodtsy-s-kavkaza-v-ryadah-ig-igil/

[xix] На контроле спецслужб России находятся 220 потенциальных псевдошахидов. http://tass.ru/politika/3489196

[xx] Выходцы с Кавказа в рядах ИГ (ИГИЛ)
http://www.kavkaz-uzel.eu/articles/251513/

[xxi] Послание Президента. http://www.5-tv.ru/news/102578/

[xxii] Suriye Krizi ve Rusya’nın Uluslararası Sistemle Hesaplaşması. http://setav.org/tr/suriye-krizi-ve-rusyanin-uluslararasi-sistemle-hesap…
[xxiii] Suriye’de iki oyun kurucu: Rusya ve Kürtler – Dr. Mustafa Peköz. http://sendika10.org/2016/03/suriyede-iki-oyun-kurucu-rusya-ve-kurtler-d…

[xxiv] Markov: Kürdler, Suriye’de ABD’den uzak durmalı. http://bas-haber.com/tr/news/20144/markov-kurdler-suriyede-abdden-uzak-d…
[xxv] Moskova’da Suriye barış görüşmeleri. http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/01/150128_moskova_suriye

[xxvi] Россия начала военную поддержку сирийских курдов. https://cont.ws/post/155653

[xxvii] Зам главы МИД России встретился с лидером курдских сил самообороны Сирии. Комсомольская правда. 09.10. 2015. http://www.kp.ru/online/news/2187398/

[xxviii] В Москве открылось представительство Сирийского Курдистана. http://www.tvc.ru/news/show/id/86367)
[xxix] Путин обвинил Турцию в пособничестве терроризму. http://www.tvc.ru/news/show/id/8144

http://www.interfax.ru/world/525500

[xxxi] ЗУ-23−2 çift namlulu, 23 mm kalibreli uçaksavar. Havaya doğru atış mesafesi 1500 metre. Bir dakikada 2000 mermi sıkıyor. Ağırlığı 950 kg. 22 mart 1960 yılında kullanıma sunulmuştur.

[xxxii] Иракские курды получили 5 российских зенитных установок и 20 тыс. снарядов. Российская газета. 16. 03. 2016

[xxxiii] Россия поставила иракским курдам оружие и боеприпасы
http://www.vestifinance.ru/articles/68663

http://www.kurdistan-post.eu/tr/analiz/rusyanin-ortadogu-ve-kurdistan-siyaseti-hejare-samil

Diğer Başlıklar

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (5) Hamit BALDEMİR

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (5) Hamit BALDEMİR Kürdistan Bağımsız olmadan Demokratik Türkiye Mümkün Değildir Bizim ülkemiz …

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI! Hamit BALDEMİR

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (4) Dünya devrimci hareketin ve reel sosyalizmin deneyimi gösteriyor ki, böyle kısa …

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (3)

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (3) Proletaryanın Devrimciliği ve Komünist Parti Koşulu Proletaryanın, toplumsal üretimdeki yer ve …

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (2)

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (2) İlk insanın üretim faaliyeti.İlkel dönemin üretim araçlarının gelişimi ile somutluk kazanan …