İSTANBUL – Türkiye’nin Efrin’e girmesinin en önemli nedeninin Kürtlerden rahatsızlık duyulması olduğunu söyleyen Yazar Faik Bulut, “Bu işin PKK ya da PYD ile ilgilisi yok. Bunların niyeti Halep’ten Musul’a kadar bir hat çizmek, o hatta hakim olmak” dedi.
Ortadoğu Uzmanı Yazar Faik Bulut, Türkiye’nin ÖSO gruplarıyla 20 Ocak’ta başlattığı ve 66’ncı gününe giren Efrin saldırısını değerlendirdi. Türkiye’nin Efrin’e girmesinin en önemli nedeninin Kürtlerin siyasi ve toplumsal varlığından rahatsızlık duyulması olduğunu söyleyen Yazar Faik Bulut, “Onların deyimiyle ‘bölücülük’ ya da Kürt Devleti’nin kurulması meselesidir. Bu İttihat Terakki’den başlar, bugüne kadar devam eder. Bugünkü iktidar devletin geleneksel reflekslerine tercüman oluyor ve uygulamaya başlıyor. İktidarlar Kürt politikalarında hep PKK’yi sorun haline getirdi. Ama Güney Kürdistan halkının taleplerine de, karşı politika izledi. Türkiye’nin bugüne kadar yaptığı şey anti-Kürt politikalarıdır. Bu işin PKK ya da PYD ile ilgilisi yok. PKK de YPG de olmasaydı bariz bir şekilde anti-Kürt politikaları var olmuş olurdu” şeklinde konuştu.
‘MÜLTECİLERİ NEDEN EFRİN’E YERLEŞTİRİYORSUN?’
Efrin operasyonuyla bir başka amacının da Suriye’de kendisine yakın bir tampon bölge kurmak olduğunu belirten Bulut, “Genel olarak Rojava’yı, ama özel olarak Efrin’i imha ederek, demografik yapıyı bozmak amacındadır. Orayı Efrinlilerden boşaltıp yerine mültecileri yerleştireceğiz söylemleri de bu politikadan gelmektedir. Çok net sorulmalı ki, mesele mülteciler ise neden onları Cerablus’a, El Bab’a yerleştirmiyorsun da illa gidip Efrin’e yerleştiriyorsun? İktidar Kürtlerin demografisini tümüyle bozmak istemektedir” dedi.
Çanakkele Savaşı benzetmesini de hatırlatarak, Çanakkale’nin bir savunma, Efrin’in ise bir saldırı savaşı olduğunu söyleyen Bulut, “Siz başka bir operasyona girişiyorsunuz ve saldırarak bunu yapıyorsunuz. Öbürü bir savunmaydı. Türkiye’nin günümüz Kuvay-i Milliye’si dedikleri ÖSO, aslında Avrupa’yı, Amerika’yı, Rusya’yı, Suriye’yi, Kürtleri mahvetmiş İŞID’çi kafadır. Kimlerle iş tuttuğunu görüyoruz” diye belirtti.
‘ASIL MESELE EFRİN’DEN SONRASI’
Bulut, “İktidara yakın bazı yazarlar, ‘Halep’ten Musul’a bir hat çekmişiz. Haritayı biz bozacağız, yani Sykes Picot’u tersine çevireceğiz. Çünkü biz bu haritayı genişletmezsek onlar bizim haritamızı yaparlar’ şeklinde yazılar yazmaktadır. İktidarın bütün davranışları, politikaları da o yöndedir. Bu propagandayı özellikle Minbiç’ten başlayıp oradan da Rakka’ya geçmiş kuru, basit bir propaganda olarak düşünmüyorum. Recep Tayyip Erdoğan’ın kafasından geçen de budur. Planda da eldeki hesapta da bu var. Bunların niyeti Halep’ten Musul’a kadar bir hat çizmek, o hatta hakim olmak. Görünüşte belki Suriyeli adamlar olacak ÖSO vesaire gibi; ama esas olarak Kuzey Kıbrıs gibi Türkiye’nin uydusu gibi bir şey olacak. Efrin’den sonraki hamle, esas olarak Ortadoğu’daki hamleleri değiştirebilir. Amerika’nın ne yapacağı, Rusya’nın da ona karşı ne tavır sergileyeceği ve Türkiye’nin Minbiç’ten öte ne yapacağı dengeleri değiştirecek gibi gözüküyor” diye aktardı.
‘SURİYE ABD İLE RUSYA ARASINDA BÖLÜŞÜLDÜ’
ABD ve Rusya’nın Efrin operasyonuna izin verme nedenlerine ilişkin de konuşan Bulut, “ABD, Ortadoğu’da gün geçtikçe gerileyen, politikası zayıflayan bir konumda. Rusya ise tam tersine yükseldi diyebiliriz. İkincisi, ABD ve Rusya arasında Suriye bölüşülmüştür, bundan iki sene önceki ABD-Rusya anlaşmasında; Suriye’nin Menbiç’ten itibaren Fırat’ın batısı, Akdeniz’e kadar olan bölge Rusya’nın hakimiyetinde olacak. Yani sözün sahibi Rusya olacak. Diğer tarafta Doğu’sunda ise ABD’nin sözü geçerli olacak. Efrin meselesinde ABD’nin özellikle susmasının sebebi, Efrin’de söz sahibinin Rusya olmasıdır. Tabi eğer ki ABD isteseydi yine müdahale edebilirdi; ama yapmadı. Tüm yabancı basının da defalarca yazdığı gibi, ABD Efrin’i Doğu çıkarlarına kurban etmiştir. Bir başka neden, ABD’nin yönetiminde çatlaklıklar var.
Genel olarak ABD’nin Dışişleri Bakanı’nın görüşü, 66 yıllık NATO müttefiki olan Türkiye’yi Efrin uğruna kaybetmemek, Rusya’nın kucağına atmamaktır. Savunma Bakanlığı’nın görüşü ise, ‘Hayır, Kürtler karadaki en iyi, en vurucu güçtür’ dolayısıyla Kürtlerle ilişkilerimizi yürütmeliyiz, düşüncesi hakim. Ama şu dönem anlıyoruz ki, ABD’nin Dışişleri Bakanlığı’nın sözü daha çok geçiyor. Onun sözü daha ağırlıklıdır. Yarın öbür gün bu değişebilir. Rusya iki şey istedi. Türkiye Efrin’e girmesine karşın İdlib ve Guta, Suriye Rejimine kalsın istediler. İkincisi ise PYD’lilerin son dönemde ABD’ye fazla yakınlaştığını düşündüler. Hatta neredeyse ABD’nin bir kara gücü olmaya başladıklarını düşündü. Bu yüzden ‘Ben PYD’nin biraz dersini vereyim’ mantığı güttüler, bunu da ‘Türklerle yapayım’ dediler” şeklinde konuştu.
‘TÜRKİYE’NİN ÖNÜ AÇIK DEĞİL’
Saldırılarda çok sayıda sivilin yaşamını yitirmesi ve Türkiye’nin uluslararası mahkemelerde yargılanma olasılığına da değinen Bulut, şuan için böyle bir yargılamanın mümkün görünmediğini belirterek, “Ne zamanki Türkiye AB ile iplerini koparma aşamasına gelir, o zaman belki bunlar ceza olarak Türkiye’ye çeşitli yaptırımlar uygulayabilirler. Aksi takdirde bir ceza uygulaması olmaz. Türkiye’nin de önü çok açık değil. Bir tünelde ama o tünel karanlık. Herhangi bir ışık yok. Yani her şey kendi zıddında altüst olabilir, bunlar garanti şeyler değil. Biz buna ‘devletler oyunu’ diyoruz, Stefan Zweig’in Satranç oyununa benzer. Hamleye karşı hamle yapılıyor” dedi.
Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG), Efrin’den geri çekilmesine ilişkin de, son gün dahi olsa çekilmesinin makbul olduğunu belirterek, “Bu aşamadan sonra şehir merkezini savunmaktansa çekilmesi daha rasyoneldi” diye aktardı.
‘ULUSAL BİRLİK İLK TARTIŞMALARDAN OLUŞMALIYDI’
Saldırılara karşı Kürtlerin ortak tavır sergilemesi ve tek seste buluşmasını önemli gördüğünü belirten Bulut, “Tüm parça Kürtlerin hepsi birlik der; ama kimse birlik için elini tam olarak taşın altına koymaz. Dolayısıyla gelişen birlik çağrıları beni çok tatmin etmiyor. Efrin’deki gelişen durum için önemli adımlardır; ama devamı gelmelidir. Hayat Kürtlere defalarca ‘ulusal birlik’i dayattı; ama hayatın dayattığı şeyden kaçıldı. Şu anda hayat birlik olmayı yine dayatıyor; fakat hala bir adım atılma çabası görülmüyor. Bu uzun çalıştaylar, konuşmalar şeklinde olabileceğini düşünüyorum ve aynı zamanda stratejik olması lazım. Aksi takdirde günün gerekliliklerine göre yapıldığında mum gibi sönüp gidiyor. Günü birlik, eyyamcı, olmaması lazım. İlk tartışmalardan birlik doğsaydı bugün Kürtlerin başına gelenler gelmemiş olurdu. Bunun içerisinde sadece birbirini savunmak değil, herhangi bir adımda birbirinin görüşünü de almaktır. Ortak diplomasi, ortak askeri oluşum, siyaset, çatı kurulması lazım” ifadelerini kullandı.
MA / Bilal Seçkin
Kaynak: Bu haber Realitehaberden alınmıştır
Faik Bulut: Neden ne PKK ne PYD’dir, Halep’ten Musul’a hat çekmek istiyorlar