”İlk kez yeni bir kuşak, ebeveynlerinden daha kötü yaşatılıyor!” Yeniden seçilen İtalyan Komünist Partisi ulusal sekreteri, Mauro Alboresi, İtalya’nın Avrupa Birliği içinde gittikçe çapraşıklaşan durumunu böyle özetliyor. Daha ”uzmanlar hükümetleri” yıllarında uygulanan rekabet ve esneklik politikaları şimdiki hükümetin makyajsız izleyebileceği siyaseti belirlemişti. Giuseppe Conte idaresindeki bu ”Kuzey Birliği” ve ”5 Yıldız” hükümetine karşı direniş, diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, yaşam koşulları uğruna yürütülen bir mücadeledir. İtalya’nın bölünmüş komünist hareketi bu mücadele için uygun yolları arıyor.
İtalyan Komünist Partisi’nin (Partito Comunista Italiano / PCI) I. Olağan Kongresi, İtalya’nın bütün bölgelerinden gelen 300 delegeyle, küçük Orvetio şehrinde ”İtalya’yı değiştirmek için İKP’yi yeniden inşa etmek” şiarı altında 6 – 8 Temmuz günlerinde toplandı. Kongre, büyük çoğunluğun oyuyla Mauro Alboresi’nin ulusal sekreterliğini onaylayan bir Merkez Komitesi seçti. M. Alboresi, son iki yıldan, yani partinin kuruluşundan ve ”İtalyan Komünistlerinin Partisi” (Partito dei Comunisti Italiani / PCdI) adının bugünkü tarihsel adına dönüşmesinden beri partiyi yönetiyordu. ”Rifondazione Comunista”nın [Partito della Rifandazione Comunista / PRC] 1998’de bölünmesinden sonra parti önce yıllarca ”İtalyan Komünistlerinin Partisi” (PdCİ) adını taşıdı. Rifondazione ve (PCİ)’nin yanısıra bir de seçimler ve öteki çeşitli konularda katı bir bağımsız çizgiyi temsil eden oldukça küçük PC (İ), Almancasıyla KP (Italien), var.
Seçim politikası, Mart başındaki seçimlerde ”Potere al Popolo” (”İktidar Halka”, bkz. 2 Mart tarihli UZ) ittifakının aldığı hepten yetersiz sonuçlardan ötürü parti kongresinin ele aldığı en önemli konulardan biriydi. Rifondazione ve öteki sol güçlerin lehine kendi adayını çıkarmaktan feragat etmenin yanısıra, komünist kimlikleri oldukça tartışmalı olan bir iki düzine PAP adayını desteklemek PCİ’nin kaybetmesine neden olmuştu.
PCİ kesinlikle, PAP tarafından talep edilen ittifak partilerinin tasfiyesini, ”Potere al Popolo” gelecekte yüzde üç barajını geçecek olsa bile, net biçimde peşinen red ediyor; Rifondazione’ye gelince buna ne kadar yakın ise de karşı duruyordu. Mauro Alboresi, PCİ’nin demokratik merkeziyetçilik yöneliminin de altını çizdi ve böylece değişik biçimlerde Rifondazione’de yaşamaya devam eden Eurokomünizm’le araya sınır çizildiğini de yinelemiş oldu. Bu partiyle olan fark, kısa süre önce ölen filozof Domenico Losurdo’nun parti içinde bu pozisyonu savunmak uğruna başarıyla mücadele ettiği tarihi PCİ’nin bütün geçmişiyle arasına mesafe koymayışından da anlaşılıyor.
Bu, uluslararası durumun, DKP ile koşut olan, değerlendirilmesi hususunda da geçerli. PCI Çin’i sosyalist gelişme yolundaki bir ülke olarak görüyor ve Rusya Federasyonu’nun dış politikasını nesnel olarak anti – emperyalist sayıyor; bu noktada PCI’nin içinde gözlemci sıfatıyla yer aldığı Avrupa Sol Partileri’nin duruşuyla olan uyuşmazlık görünür haldedir. İtalya’nın NATO’dan ayrılması talep ediliyor. Avrupa Birliği’ni emperyalist olarak nitelendiren PCI, onun reformize edilemeyeceğini düşünüyor. AB’nin politikasına karşı ülkeler-üstü direnişi, diyor Mauro Alboresi, en iyisi ”Siyah Sıfır”a ve Kemer Sıkma Politikalarına karşı mücadele içinde örgütlendirmeliyiz.
Parti kongresi politik tezlerin yanısıra tüzüğü de ele aldı ve kurulları seçti. İtalya’da da gençler kitleler halinde sola akın etmediğinden; parti köklü bir yenilenme süreci ile karşı karşıya bulunuyor. Kongre’de Alman Komunist Partisi’nin (DKP) yanısıra Portekiz Komünist Partisi, Komunistická strana Čech a Moravy (KSČM) [Bohemya – Moravya KP], Rusya Federasyonu KP, AKEL (Emekçi Halkın İlerici Partisi / Kıbrıs), Bulgaristan KP, Fransız KP hazır bulundular; Küba, Çin ve Kore Halk Cumhuriyeti elçileri selamlama konuşmaları yaptılar.
Kaynak: https://unsere-zeit.de/de/5028/internationale_politik/8898/Im-B%C3%BCndnis-aber-mit-eigener-Identit%C3%A4t.htm