Siyasetin “Dolap Osman’ları”na
Kötü bir komünist olarak hayatım boyunca siyasetin en tehlikeli yeri olan, maddi boyutuyla, hesap – kitap işlerine yaklaşmadım. Yani siyasetin muhasebecisi olmadım, hiç ama hiç!
Ama bu tarz insanların da farkında olmadığım/olamadığım için kendime de “kötü bir komünist” diyorum. Bazı şeylerin yıllar sonra farkına varıyor insan. Hiçbir şeyin ilacı değildir zaman, sadece “puştlukları” öğrenmenin okuludur. Siyasette, özellikle devrimci siyasette, kravat takan köylüler hep siyasetin “tüccar tayfası” oldu. Hele bir de çeşmenin başındaysalar “Allah yardımcımız olsun” demekten başka bir şey söyleyemiyorum. Bu tarz “adam”lardan hep korkmuşumdur. Bu Zübük’lerden her şey beklenir. Siyasetin “Dolap Osman’larıdır” bunlar. Korsan parti kurarlar sonra birleşiyoruz derler. Hatta “puştluğun hipnotize boyutları” o kadar güçlüdür ki onlarda, kendinin bile orada olduğunu zannedersin bir an.
Bunlardan her şey ama her şey beklenir.
Şereflerinin boşluğunu dolduramayacak kadar cepleri doludur. Yol arkadaşı bunlardan olmaz, yoldaş diyemezsin bunlara. Bu gün bu coğrafyada yoksulların, ezilenlerin, emekçilerin gerçek devrimci kadrolara güven duymama sebepleri bu puştlardır. Bunlar her çeşmenin başında varlardır. Sendikalardan tutunda adına bilmem ne devrimcisi diyen yapılara, kurumlara kadar…
Yeni dönem kadroların işi çok zor, bir yandan düzenin pislikleriyle uğraşırken öte yandan da bu “sözde devrimci kadroların” bıraktıkları pislikleri temizlemekle yüz yüzedirler. Geçmişte farklı bir çevreden olan ama bu gün ortak kavganın tohumunu ekmeğe çalıştığım bir yoldaşım şunu anlatmıştı geçen aylarda bana; “Doksanlı yıllarda bir yayın organının sokakta dağıtımını yaparken bir gün sattığımız dergi ya da gazetenin hesaplarını yaparken ayakkabımın altı delik, simit ekmekli günlerimizdi, ancak hesapları teslim ettiğim bay kadro(!) abinin o gün lokantada nasılda güzel yemekler ısmarladığını ve ayağında marka ayakkabısını görünce içim cız etmişti” dedi. Bu gün yeni kadrolarımız buradan işe başlamalı, önce kendi içimizdeki Zübük’leri söküp yakamızdan atmalıyız. Sonra yakamız özgürleşirse, içimizde bu çürük elmalar giderse biz de çürümekten kurtulup sistemle esas kavgaya tutuşabiliriz.
Şimdi bu “küçük adamlar” yani kravatlı tayfa, dün yasallığın ihanet olacağını söylerler, koyu bir yasadışı örgütlenmeyi savunurlar ama çıkarlarıyla örtüşünce de neleri var neleri yok sistemin ayakları önüne seriverirler. Korsan parti kurarlar. Utanmadan bu partiye bir de korsan kongre yaparlar. Sonra başka bir korsan çakma partiyle birleşirler. Adına da komünist bilmem ne derler. Devrimci siyasetin (ki sistemin en ala partisi bile bunu yapmaz) bu denli ahlaksızlaştığı ne görüldü, ne duyuldu. Bunlar korkaktırlar, bunlar kalleştirler, bunlar devrimci değerlerin en büyük düşmanıdırlar, bunlardan her şey beklenir!
Bunlar facebook devrimcileridir, sokakta göremezsin, hayatın sıyrıkları bunlarda yoktur. Eşlerini çocuklarını tüm risklerden uzak tutarlar, çocuklarını karşı oldukları Amerika’larda, Avrupa’larda okuturlar. Mülteci sıyrıklarımızın emeklerinden beslenirler. Biz hapishane hayatı yaşarken bu topraklarda, bunların boynunda kravat, ellerinde ajandalarıyla büyük abilerdir bunlar, saçları beyazlamıştır hesap dökümü yapmaktan… Bunlardan her şey beklenir!
Acaba şair “bunlar engereklerdir, bunlar çıyanlardır…” derken bu puştları tanıyor muydu? Parti isimleri tabelalarda güzel dursun diye, bu “KHK cumhuriyeti”yle uzlaşan, bunu da “komünist” adını alarak parti kuran akıllara ne denir bilmiyorum. Yoksa bunlar Wilhelm Reich’in bahsettiği “küçük adamlar” bunlar mı? Dinle Küçük Adam “Büyük adam yaşamın amacını senin gibi zengin olmakta, kızlarının kurallara göre evlenmelerinde, politik kariyerde, profesör süslerinde görmüyor. Senin gibi olmadığı için onu ‘dahi’ ya da ‘tuhaf’ olarak adlandırıyorsun. Ama o senin boş gevezelik toplantıların yerine kendi düşünceleriyle yalnız kalmayı tercih ettiğinde onun toplumsal olmadığını söylüyorsun. Sen küçük adam, bu sıradan dürüst adamın karşısında yozlaşmışlığın içinde kendini ‘normalliğin’ prototipi olarak çıkarıyor ve ona ‘anormal’ diyorsun. Onu küçücük ölçülerinle ölçüyorsun ve senin normallik ölçülerine uymadığını düşünüyorsun” ve “”Korktuğun için bağırıyorsun”.
Neden siz Kürdistan derken, bağımsızlık, özgürlük derken, yasadışı bir parti adını korsan yöntemlerle yasal bir partiye verirken, elinizi kolunuzu sallayarak bu topraklarda gezinirken, neden sadece “demokrasi” diyen Demirtaş cezaevinde?
Adına “komünist” diyenler keşke isim takmakla komünist olsaydı. Aptallardan nefret ediyorum ama kurnazlıkları da varsa on kat nefret ediyorum. Bu b.ktan dünyada geçmiş temiz tarihimizi ayaklar altına alanlardan da…
Bunlar bir de ağızlarında “devrim, sosyalizm”, “Deniz, Mahir, İbo, Mazlum” gibi önemli devrimcilerin adını eksik etmezler. Bunlar olsa olsa düzenin soytarıları olur, ama değerlerimizi de bunların kirletmesine sanırım birileri izin vermemeli artık. İşte yeni dönem kadroların işi bu yüzden çok zor. Bunlardan her şey beklenir!
Bunlar üretmezler, çocukları Amerika’larda okur, yazlıkları, dükkânları, mülkleri vardır (öyle barınma amaçlı değil) ancak mülksüzlüğü de savunurlar. Bunlara dikkat, bunlardan korkulur.
Abuzer Doğan