ÖSP’DE İSİM DEĞİŞİKLİĞİ ÜZERİNE / Miran Ardil
Uzun bir süreden beri KKP ile ÖSP arasında bir tartışma devam ediyor. Bu tartışma KKP 8. Kongresiyle kamuoyuna da yansıdı. Kamuoyuna yansımasıyla tartışma daha da alevlendi. Tartışmalar daha çok nasıl bir örgüt, nasıl bir mücadele hattı ekseninde devam etti. Bu tartışmalar neticesinde ÖSP parelelinde hareket eden kücük bir grubun KKP 8. kongresini terk etmesiyle tartışma yerini KKP – ÖSP ayrışmasına bıraktı.
Tartismalar ÖSP genel başkanı Sinan Çiftyürek’in 36 yıldan beri tek başına sürdürdüğü ve Rabia işaretini andıran tek egemen, tek ideolog, tek lider ve tek karar mekanizmasına yönelik eleştirilerle daha da siddetlendi.
Bu eleştirilerin ÖSP genel başkanında yaratığı kin, nefret, öfke ve bu öfkenın vardığı boyut, tehlike sınırlarına dayanarak deşifrasiyona, yoldaşlar arası ilişkilerin bozulmasına ve devrimci değerlerin aşınmasına neden oldu. Ciftyürek´in tarzı, yoldaşlar arasında kin ve nefretin oluşmasına neden oluyor. Bu tarz Kürdistan komünistleri arasındaki ilişkilerin yok olmasına, hatta giderek karşılıklı bir düsmanlaşmaya doğru yol alıyor. Tüm bunlara rağmen tartışmalar henüz şiddetten uzak bir şekilde devam ediyor.
ÖSP projesi, her ne kadar Kürdistan komünislerinin başlatmış olduğu bir proje olsa da zamanla Sinan Ciftyürek’in tek belirleyen olduğu, tüm karar mekanizmalarını felç ettiği bir parti konuma dönüşmüştür. Ciftyürek partide komünist kadroları, Kürdistanın bağımsızlığını savunan kadroları uyaklaştırarak hedefine adım adım yaklaşmıştır.
Bir yanda KKP yi tasfiye etmek için KKP faaliyetlerini Avrupayla sınırlamaya çalışırken diğer yanda da ÖSP yi parti içi demokrasiden, kollektıf karar mekanizmalarından ve örgütlerden yoksun bırakmıştır. Tüm bunlar niçin yapılıyor koca bir soru işareti.
KKP´nin büyük çoğunluğunun partinin tasfiyesine direnmesi ve bu tutumlarını 3. Konferans ve 8. kongre kararlarıyla ortaya koymaları üzerine hiç bir platformda etkili olamayacağını anlayan Sinan Çiftyürek çareyi kaçmakta buldu. Bu sorunların tartışıldığı hiç bir platforma katılmamayarak sinsi planlarını hayata geçirmeye calıştı.
Önce üzerine hiç vazife olmamasına rağmen KKP’nin Mayıs 2017 tarihinde gerçekleştirdiği 8. Kongre kararlarını tanımama tutumunu ÖSP MYK´sine karar aldırtarak gerçekleçtirdi. Oysa KKP yasadışı temelde örgütlenen, karar alma mekanizmaları farklı olan bir parti. ÖSP ise Legal planda faaliyet yürüten farklı karar mekanizmalarına sahip bir partidir. KKP’nin kararlarını tanımama ÖSP’nin üzerine düşen bir görev değildir. Her iki parti her ne kadar yakın perspektıflere sahip olsalar da iki ayrı tüzel kişiliktirler. Her ikisinin organları, karar alma süreçleri ve işleyişleri farklıdır. Yasal zeminde kurulan bir partinin yasa disi zeminde örgütlenen bir parti hakında böyle bir karar alması en hafif deyimle siyasetten anlamamaktir.
ÖSP MYK’sının aldığı karar ne diyor:
‘‘Avrupa’da ki kongreye ilişkin;
Avrupa’da yapılan KKP 8. Olağanüstü Kongre, örgütleme ve delegasyonun belirlenme biçiminin tüzük dışı olması; on yılı aşkındır parti ile ilişkisi olmayanların delegasyon ve Divan başkanı yapılması; bunlara, bilinçli amaçlı siyaset dışı davranış ve söylemlerle toplantıyı olağanüstü germeleri de eklenince, Avrupa parti yapısının çoğunluğunu temsil eden kadroların ilk gün toplantıyı terk etmesi; nihayet kalan azınlığın “kendi çalan kendi oynayan” misali vardıkları sonuçlarla Kongre bizim için yok hükmündedir, sonuçlarını tanımıyoruz. Gerekli tutumu Avrupa’daki yoldaşların alıp muhataplarına iletmesi gerektiğine inanıyor ve öneriyoruz. Başarılar dileriz.‘‘ altındaki imza
Özgürlük ve Sosyalizm Partisi MYK.
Siyasette temel bir prensiptir: Farklı tüzel kimliklere sahip partilerin birbirilerinin kongre sonuçlarını tanimama gibi bir hukuk yoktur. Fakat ‘‘ yeterince gerekli hukuki normlara uyduramadık ama haklıydık‘‘evveliyatına sahip birinin bu türden kararlar alması veya aldırtması hiç şaşırtıcı değildir.
Her parti kendi programını, tüzüğunü hayata geçirmekle sorumludur. Hiç bir parti başka bir partinin kongresini nasil gerçekleştireceğini, ne zaman gerçekleştireceğini, delegasiyonunu nasıl belirleyeceğini ve bu delegasiyonun kimlerden oluşacağına dair bir tutum içine giremez.
Hele hele farklı tüzel kişiliğe sahip bir partinin kongresinde hangi üyesini divan başkanı yapacağına ilişkin tutum belirlemek en hafif deyimle hukuktan, siyasette anlamamaktır. Fakat bir tüzel kişiliğe sahip bir partinin bir başka partinin tutumunu, kararlarını, programını ve tüzüğünü eleştirme hakkı vardır.
KKP nin tüzüğünde kongre kararlarınnn nasil alınacağı, delegelerini nasıl belirleyeceği net ve açık bir şekilde belirtilmiştir. KKP Tüzügünde „“Parti Genel Kongresi en yüksek parti organidir. Kural olarak üç yilda bir toplanir. Olaganüstü kongreler, Merkez Komitesi`nin çagrisi veya önceki kongrede temsil edilen parti örgütlerinin en az üçte birinin istegi üzerine toplanir. Genel Kongre`nin toplanmasindan en az bir ay önce üyelere haber ve gündem verilir. Tam üyelerin en az yaridan bir fazlasi temsil edildigi zaman Genel Kongre karar alma yetkisine sahiptir. Kongrede temsilin ölçütü, Merkez Komitesi ya da onun örgütledigi parti konferansi tarafindan saptanir.
ÖSP MYK nin KKP nin kongre belirleme ve delegasyon tespiti, divan secimi ve kongre ortamina ilişkin bir belirlemesi olduğuna göre bu kongreye ilişkin bir bilgi altyapisi da vardır sanirim. Kongre tutanaklarindan, ses kayitlarindan haberdarlar mi yoksa Sinan Ciftyürek´in kendilerine sundugu bilgilerle mi bu kararı aldılar? O zaman şu soruyu sormak gerekiyor: Hangi delegasyon seçiminin hatalı olduğunu, kongre örgütleme yöntemlerinden hangisinin yanliş olduğunu ve buna bir itirazlarının olup olmadığını katılan arkadaslarına sordular mı?
Bir süre önce internet sitelerine düşen ve hemen sosyal medya ya servis edilen “KKP yarım kalan 8. Kongresini yaptı” seklindeki habere kisaca değinmekte yarar var:
Bazı ÖSP üylerinin bir araya gelerek KKP kongresi toplama girisimi gayri ahlakidir, hic bir devrimci hukukta karsiligi yoktur. KKP kongresini, KKP üyeleri ve organları toplayabilir. 8. Kongre Mayis 2017 tarihinde başarıyla tamamlanmıştır. Yarim kalan, başarıyla sonuçlanmamış bir KKP kongresi söz konusu değildir. Başka bir partinin kongresini tamamlamak sizin vazifeniz değildir. Bu davranış gayri ahlakidir. Bir an için KKP 8. kongresinin yarım kaldığını, tamamlanmadığını düşünürsek bile bunu tamamlamak sizin göreviniz değildir. Bu görev KKP üyelerinin ve organlarının görevidir.
Bir kongre polis baskını, doğal bir felaket veya bir saldırı durumunda yarım kalabilir. Böyle bir durumda yeni kongreye kadar yönetim o kongrenin divanına geçer. Divan isterse bu yetkisini kendisi, isterse eski MK’ya devr eder. Bir sonra ki kongreye kadar sorumluluk bu organdadir.
Simdi sormak gerekiyor siz kongreyi hangi yetkiyle, hangi yöntemle kararlaştirdiniz? Divan yetkisiyle mi yoksa eski MK yetkisiyle mi yaptınız. Ya da üyelerin imzalarını alıp merkez komitesine sunarak mı kongreyi topladınız.Hic biri olmadığına göre kendi çalıp kendi oynayan mı oldunuz.
Ne mühteşem bir örgütmüssünüz siz. Bir açin KKP tüzügünü okuyun bir, ne yazıyor. Öyle birilerinin kişisel ihtiraslarıyla olmuyor kongreler.
Kisisel ihtiraslara, kariyerizm şehvetine kapılmadan önce mücadele yoldaşlarınızı,mirasına sahip olduğumuz Denizleri, Avni Gökoğlularını, Hüseyin Elmasları hatırlayın. Direnişlerde, mitinglerde, aclik grevlerinde, cezaevlerinde edindigimiz yoldasliğimizi bir hatırlayın. Gün olur devran döner barikat alanlarında yine yan yana düsebiliriz, aynı ranzalara kelepçelenebiliriz hata aynı kapta yemek yiyebiliriz o zaman nasıl bakacaksınız eski yoldaşlarınızın yüzüne. Sonradan utanacağınız davranışlar sizi zora sokabilir unutmayin.
Kurdistanin bağımsızlığı ve sosyalizm mücadelesi uzun erimli bir kavgadır. Bugünden yarına sonuçlanacak bir kavga değildir. Devrimci gücler ortak platformlarda birlikte yürümek zorundadirlar. Bundan kaçınmak imkansızdır. Devrimci ruhunuzu kariyerizm bataklığına boğulmuş insanlara feda etmeyin.
Sinan Çiftyürek’in devrimci ahlak dışı yönelişlerini göremeyen, demeçlerini çarşaf çarşaf yayınlayan sol basının da bir gerçeği görmesi gerekiyor: 36 yıldır faaliyet yürüten KKP mücadeleye devam ediyor. Düzen sınırlarına hapsolmayı düşünmüyor. Kendini feshedip ÖSP’ye katılmıyor, yoluna devam ediyor. Özelikle ittifak yaptığımız kurumların hakim olduğu basının bu gerçeğin bilinciyle davranması gerekiyor. Sizden lehimize yayın yapın diye bir beklentimiz yok. Fakat bir haber yaparken tarafsızlığınızı yitirmemelisiniz. 36 yıldır faaliyet sürdüren KKP ile ilgili bir haber yaparken KKP ismini çalıp ÖSP’ye takmak isteyen Sinan Çiftyürek’in görüşlerine dayanarak haber yapmak basın ahlakıyla bağdaşmaz. KKP ‘nin de aynı konudaki görüşlerine başvurmanız gerekiyor. Partinin resmi sitesi olan www.partiyakomunistekurdistan.org sitesinde bu konuda bir çok açıklama olduğu gibi info@partiyakomunistekurdistan.org mail adresinde de ulaşabilirdiniz. Bir haber yaparken iki tarafında görüşlerine başvurmak haberciliğin temel prensibidir.
Sinan Ciftyürek Arti gerçek’in sorularına verdiği yanıtta bir ülkede ayni isimle iki ayri partinin olabileceğini buyuruyor. Bir ülkede ayni isimle iki parti olmaz bunun tek bir örneği yoktur. Hatta isim üzerine kavga eden partiler bile aynı ismi kullanmiyorr. Aynı ismi taşıyan partilerden biri sonradan isminin önüne veya arkasına bir ek getirerek farkını isimde de ortaya koyuyor. Bırakın partilerin aynı ismi kullanması aynı isimle bir firma bile kurulmaz. Çünkü karışıklık olur.
Komünistler artık ÖSP’den ayrılarak yoluna devam etmelidirler. MESOP benzeri bir sürecin yeniden başlaması kaçınılmaz bir görev haline gelmiştir. Diğer mücadele yöntemlerinin yanı sıra legal demokratik zemininin etkili bir şekilde kullanılması gerekiyor.
Bu alan, mücadelenin gerekliliklerini esas alarak yeniden şekillenmesi ve sermayeye, faşizme karşı bir direniş çizgisi yaratılmalıdır. ÖSP deneyiminde dersler çıkarılarak kavganın örülmesi hayati bir zorunluluktur. Liderinin yaşam tarzına göre, ruh haline göre ve onun çikarlarana göre şekillenecek bir hareketin başarı sansı sıfırdır. Bu oluşum üzerine etraflı bir tartışmaının bu günden baslayarak adım adım örülmesi bir zorunluluktur. Galiba yeniden başa dönmek zorunda kalacagiz. Fakat bu sefer daha dikatli, daha kararlı ve daha azimli olarak.
Komünistler bu sürecin yeniden örgütlenmesi için elini taşın altına sokmalıdırlar. Çeşitli platformlarda yer alan yoldaslarımız ana ekseni Kürdistann bagımsızlığı olan, sosyalizm hedefine kilitlenmiş, düzene boyun eğmeyen tüm kesimleri kucaklayacak esneklikte hareket etmelidirler.
Miran Ardıl 10.10.2018