Devrimci ve demokratik kamuoyuna;
Avrupa Demokratik Güç Birliğimizin bileşeni olan Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) ile yakın zamana kadar ATİK içerisinde hareket eden, ancak son süreçte yolunu ayırıp, Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği (AGEB) olarak mücadeleye devam eden kurum arasında, bir süredir istenmeyen bir gerilim yaşanmakta.
ADGB olarak bu gerilimin ortadan kalkması ve yaşanan ayrışmanın mücadeleye zarar vermeyecek bir seyirle hayat bulması için hem ATİK hem de AGEB’li arkadaşlarla bugüne kadar çeşitli vasıtalarla görüşmeler yaptık.
Bu görüşmelerimiz bileşenimiz olan ATİK tarafından dikkate alınarak gerilimi tırmandıran değil, soğutan bir tavır ve tutum içerinde olundu. Ancak AGEB’li arkadaşlar bizim de dahil olduğumuz Münih mahkemesinde, Strazburg eyleminde, sosyal medyada, ADGB bileşenlerinin organize ettiği canlı yayınlarda gerilimi tırmandıran bir tutum içerisinde olmayı sürdürdüler.
Bu gerilim son olarak İsviçre 1 Mayıs yürüyüşünde fiziki şiddet uygulamaya kadar vardırıldı. 1 Mayıs’ta Basel’de yaşanan sol içi şiddet, gerekçesi ne olursa olsun hiçbir şekilde kabul edilemez! Devrimci kültürümüzde yer bulmasına asla izin vermemiz gereken bu olay içerisinde, Mor-Kızıl Kolektif’ten bir kadın arkadaşımızın, kendisine ATİK’ten bir erkeğin şiddet uyguladığı beyanı da bizim için bir o kadar önemli başka bir sınır çizgisidir. Kadının beyanını esas kabul etmek, soruşturmaya dair meselenin pozitif ya da negatif sonuçlandığını değil, bir soruşturma için beyanın esas alındığını gösterir. Kaldı ki olay sonrası, İsviçre’deki kadın kurumlarına bu konuda bir başvuru yapılmış ancak soruşturmanın sonuçlanması beklenmeden, kadın arkadaşlarımızın bu çabası “taraflılık” suçlamasıyla değersizleştirilmek istenmiştir.
Henüz bu kabul edilemez şiddetin sonuçları tartışılmadan bu kez de 24 Mayıs’ta Zürich’te yeni bir sol içi şiddet vakası yaşandı. Mor-Kızıl Kolektif’ten kendisine şiddet uygulandığını beyan eden kadın arkadaş ve yanında AGEB’den başka bir erkek arkadaş, Filistin’le Dayanışma eylemi sonrasında ATİK’li bir kadın ve bir erkek arkadaşı takip ederek dar bir sokakta kalas ve tuğlalarla saldırmış, bunu da Mor-Kızıl Kolektif tarafından “Kadına yönelik şiddet cezasız kalmaz” başlıklı bir bildiriyle sahiplenmişlerdir. Bu bildiride İsviçre de bulunan Kürt kadın örgütünün tutumunu da yanlış lanse etme girişimini de mahkûm ediyoruz. ADGB birleşenlerinin yaklaşımı ortaktır benzerdir. Bir ayrıştırma çabası süreç açısından sorunludur.
Kadına yönelik şiddet beyanını esas almakla birlikte, beyana ilişkin soruşturma dahi gerçekleşmeden, üstelik de önceden ilan ederek “cezalandırma” adı altında ikinci kez “sol içi şiddet” uygulanmasını kabul edilemez ve tehlikeli bir gelişme olarak görüyoruz. Üstelik bu “cezalandırma” eyleminde ATİK’li kadın yoldaş da kendisine şiddet uygulandığını beyan etmiştir.
AGEB’li arkadaşlarımız ve AGEB taraftarlarına sesleniyoruz; değerli arkadaşlar istemesek de devrimci tarihimizde pek çok ayrışma yaşanmış, birbirinden kopan gruplar farklı isimlerle yollarına devam etmişlerdir. Hatta mücadelenin ilerleyen dönemlerinde yeniden buluşma, devrim yolunda birlikte yürüme imkânı bulmuşlardır. En kötü koşulda alanlarda hep birlikte mücadeleyi yükseltme çabası vermiştirler. Sizleri bir kez daha bu süreçte sorumlu ve soğukkanlı davranmaya, sol içi şiddete yönelmemeye davet ediyoruz. Şayet ayrışmada siz haklıysanız ve daha devrimci bir yol savunuyorsanız, tarih size hak ettiğiniz değeri verecektir. Ancak haklılığınızı sözlü ya da fiziki şiddet uygulayarak göstermekten vazgeçiniz. Başvurduğunuz bu kabul edilemez yöntem için başta kendi taraftarlarınıza, devrimci kamuoyuna ve halklarımıza karşı özeleştirel bir duruş gösteriniz.
ADGB olarak yükselen faşizme ve ırkçılığa, kapitalist- emperyalist saldırganlığa karşı devrimciler arası mesafenin azaltılması, birlik ve dayanışmanın büyütülmesi gerektiğine inanıyor ve AGEB’li arkadaşlarımızı da tarihimizde kara lekeler olarak andığımız sol içi şiddet uygulamalarından uzak durmaya çağırıyor, karşı karşıya değil, birlikte mücadeleyi büyütelim diyoruz. Aksi durumun demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelemize hiçbir katkı sağlamayacağını, aksine büyük zararlar vereceğini hepimiz biliriz. Tarihimiz böylesi olayların sonuçlarının tanığıdır.
Son olarak, AGEB’li arkadaşlarımızın bu eleştirimiz karşısındaki tutumunun, her alandaki birlikte mücadele kanallarını sürdürebilmek ve geliştirebilmek açısından AGEB’le olan hukukumuzu, ilişkimizin niteliğini belirlemekte tayin edici rol oynayacağını belirtmek istiyoruz. Dileğimiz sol içi şiddetle aranıza özeleştirel bir mesafe koymanız ve mücadeleyi birlikte büyütmenin yolunu açık tutmanız yönündedir.
Avrupa Demokratik Güç Birliği