8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VESİLESİYLE KÜRT KADINLARIMIZ
Dünyanın en uzun savaşı olarak bilinen erkek egemen sistemin kadına yönelik olarak yürüttüğü savaş, hâlâ devam ediyor.
Beş bin yıldan bu yana giderek artan ve maskelenmiş şekliyle devam eden erkek egemen gücün kadına yönelik savaşı, insanlık tarihimizin en uzun süreli soykırımlarından bir tanesidir. Eril şiddetin hiçbirinin münferit olmadığı, sistematik bir boyutla erkeğin kadına açtığı savaş; ataerkil devlet yapılanmasının bir sonucudur. İşgalci devletler tarafından işlenen suçların en çarpıcı yanına baktığımızda, sömürülen toprakların yanında, kadın ruhunun ve bedeninin sömürülmesi, tarihin her döneminde görülen erkek egemen devlet zihniyetinin savaş yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türk devletinin, Efrin’i işgaliyle birlikte devam eden Kürt kadınlarının uğradığı tecavüzler ve yaşadıkları ölümler durmaksızın sürüyor. Erdoğan iktidarının desteklediği, DAİŞ/ El Kaide devşirme çetelerinin, Kürt kadınlarına uyguladığı insanlık dışı muameleler,
vahşeti aratmayacak türden. İşgalci Türk devleti ve ona bağlı İhvancı çete grupları, Mit’le bağlantılı bir şekilde, Efrin ve ilçelerinde kadınlara yönelik işkence zindanları inşa ediyorlar. “Elqela, Elberd, Elkerama, İtihada, Mahmudiye” zindanlarında çoğunluğu kadınlar olmak üzere yapılan işkenceler akıl almaz boyutlarda. Son olarak TC devletinin, Irak’ın ortasında bulunan Mahmur Kampı’na yapmış olduğu saldırıda, kampın içinde bulunan insan sayısının yüzde yetmişini kadınların oluşturması, Türk milliyetçiliğinin Kürt kadınlarına karşı ne kadar merhametsiz olduğunu ifade etmektedir.
Osmanlı devletiyle başlayan, Türkiye devletiyle devam eden; asimilasyon, öldürme, taciz, tecavüz, kimliksizleştirme politikaları, yaşadığımız çağda hâlâ etkili olan insanlık dışı uygulamalardır. Ulus devlet paradigmasının kadını bir meta ve köle olarak gören ataerkil zihniyeti, Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda kadınların yaşadığı haksızlıkların en acımasız izahı. Türk ulus devletinin kadınlara yönelik bu bakış açısı, sınırdışı operasyonlarda da varlığını yaşatmaktadır. Türkiye Kuzey Kürdistanı’nda Kürt kadınlarının maruz kaldıkları tacizler, tecavüzler, işkenceler; Türk ordusu ve Cumhur İttifakı’nın
organize ettiği suç örgütleri tarafından Güney Kürdistan ve çevrelerinde devam etmektedir. Özellikle Ezidi kadınların, Türkiye devletinin desteğiyle maruz bırakıldığı insanlık dışı uygulamalar; barbarlığın örneği olarak tarih sayfalarına yazılacaktır.
Uygarlık tarihimizde ilk savaşın ve ilk komplonun kadına karşı yapılması, sınıflı- ataerkil devlet bilincinin günümüze kadar nasıl geldiğini göstermektedir. Bugün varlığını koruyan, Türk ulus devletinin işgalci politikalarının bir parçası olan Kürt kadınlarımızın yaşadığı zulümler; Kürt halkına yönelik uygulanan özel savaşın ikinci bir boyutudur. Dünyamızın en uzun savaşı olarak bilinen erkek egemen devletlerin bir çoğunun, kadınlara layık gördüğü ikinci sınıf yaşam modelini, Kürt kadınlarımızın yaşadığı zulümlerle kıyasladığımızda, Kürt kadınlarımızın, Türkiye ve Mezopotamya coğrafyalarında, işgalci Türk faşizmi karşısında maruz kaldıkları vahşetin niteliğiyle kıyaslanamayacak bir hakikattir.
Heybet Akdoğan
8 Mart 2022