Pazartesi , 30 Aralık 2024
Home / anasayfa / DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ VE SORUMLULUKLARIMIZ! Hamit BALDEMİR

DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ VE SORUMLULUKLARIMIZ! Hamit BALDEMİR

DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ VE SORUMLULUKLARIMIZ!

Kürdistan ve Türkiye`de büyük bir deprem felaketi gerçekleşti. Ve bu deprem hala belli şiddetlerde devam ediyor. Hatta benzer şiddette ve büyük şiddette deprem bekleniyor. Bunu bizzat konun uzmanı şahıslar dillendiriyor. Bu büyük ve acı felaket sonucu şu ana kadar tespit edilen resmi rakamlara göre kırk elli bini aşan can kayıbı vardır. Bir on misli de yaralı vardır. Mal kayıbına gelince, bir çok köy, kasaba, ilçe ve il haritada silindi. Bunun mal kayıbını varın siz hesaplayın. Gerçekten korkunç bir tablo. Halk hazırlıksız yakalandığı gibi devlet tarafında da deprem sürecinde ve sonrasında gereken ilgi ve destek olmadı. Kurtarma çabaları ve enkaz altında çıkan yaralı ve evsiz insanlara sahip çıkılmadı. Üstelik halkın kendi olanakları ile yarattığı kurumların yardımlarına ve faaliyetlerine müdahale edildi. Demokratik kitle örgütlerinin, partilerin ve kimi tanınan şahısların yardım ve kurtarma çabalarına müdahale edildi. Kimi yardım merkezlerine kayyum atandı. Deprem mağdurlarına zamanında ve uygun yardımda bulunmak için seferberlik ilan etmesi gereken devlet: olağanüstü hal ilan etti. Bölgeyi affet bölgesi ilan etmediği gibi olağanüstü hal ve kayyumlarla; depremzedelere karşı fiilen savaş ilan etti.

Elbette bunun bir açıklaması ve nedeni vardır. Acısını haykıran insanlar susturuldu ve ağır hakaretlere maruz kaldı. Sivil kişi ve kuruluşların depremzedelere yardım çabaları engellenmeye çalışıldı ve çalışılıyor. Hükmet ve devlet kurumları bu sivil inisiyatifleri engellemek için bir çok kirli oyuna başvurmaktadır. Depremin en yaşamsal döneminde, ilk üç günde devlet ve hükümet adına hiç bir girişimde bulunmamış ve enkaz altında kalanlar ölüme terkedilmiştir. İlk üç günde ortalıkta görülmeyen devlet, olağanüstü hal ile bölgeye girmiş ve kurtarma çalışması yapanlara engel çıkarmaya çalışmıştır. Dünyanın dört bir yanında ve Güney Kürdistan yönetimince gelen yardımlara el konulmaya yeltenmiş ve zamanında ihtiyaç sahiplerine ulaşması engellenmiştir. Suriye de bu depremde zarar görmüştür. Özellikle Rojava`da deprem büyük can ve mal kayıbına neden olmuştur. TC depremle boğuşan ve yaşam mücadelesi veren Rojava`yı bu süreçte bombalamaya devam etmiştir. Malsesef insanlık tarihinin en kararnlık, en barbar anlarını yaşadık ve yaşıyoruz.

 Devletin Deprem Bölgesi Olan Türkiye İçin Hiç Bir Projesi Olmadı!

Türkiye`nin deprem bölgesinde olduğu, bilimsel ve resmi raporlarda mevcuttur.  Yani her an bir büyük deprem yaşanabilir. Kaldı ki yaşadı, 27 Aralık 1939 Erzincan Demperminden, 6 Şubat 2023 Depremine kadar on bir deprem felaketi çeşitli aralıklarla yaşanmış ve yüz bini aşan can kayıbı olmuştur. Bunun belki on katı yaralı ve hesaplanması zor büyük maddi hasarlar yaşanmıştır. Buna rağmen hiç bir önlem alınmamıştır. Kaçak konutlar, deprem düşünülmeden sadece cebini düşünen müteahitlerin malzemeden kaçırarak binalar dikilmesi; sağlıksız ve plansız yapılanmaya devlet  ve belediylerin onay vermesi. Üstüne üstlük kaçak ve sağlıksız yapılaşmaya, belli aralıklarla mimar afının çıkarılması gibi yaklaşımlar olası bir ve olan depremlerde can ve mal kayıbını ona hata yüze katlanmasına yol açmıştır. Bu sadece müteahitlerin veya inşaat firmalarının suçu değildir. Buna onay veren devlet ve hükümet yetkililerin de suçudur. Bile bile böyle yapılaşmaya menfaat karşılığı onay vermek af çıkarmak depemde canını kayıp edenlerin katline ferman çıkarmaktır. Bilinçli ve planlı bir katliamdır. Birilerin dediği gibi, bu bir kader planı değildir. Sömürgeci egemenleri katilam ve ihmalkarlık planıdır.

 Deprem Kader değildir!

Deprem bir doğa felaketidr. İnsanlık doğa kanunları ve kimi olayların önüne geçemez. Ancak onu zararsız hale getirebilir. Türkiye`nin bir deprem hattı üzerinde olduğunu herkes bilmektedir. Büyük sarsıntıların olacağını da yetkili ve yetkisiz herkes bilir. Üstelik on bir büyük deprem yaşandı. On birincisi hala devam ediyor. Peki bugüne kadar ne önlem alındı? Kelimenin tam anlamı ile hiç! Oysa böyle bir riskli coğrafyada deprem için sayısız önlemin alınması gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşundan sonra ilk büyük deprem 1939`da Erzincan`da yaşandı. Binlerce insanın can verdi. Bundan bir ders çıkarılıp önlem alınması gerekirken bu tehlike yok sayılmış ve ardı sıra gelen depremler karşısında önlem alınmamıştır. Depreme dayanklı konutlar yapılmamış; deprem anında insanların toplanacağı güvenli yerler oluşturulmamış; evsiz parksız kalanlar için gereken ilk yardım örgütlenmesi kurumlarca gerçekleşememiştir.  Deprem anında ise sorumsuz ve ilgisiz davranılarak can kayıbının on mislisine çıkmasına zemin hazırlanmıştır. Örneğin Japonya`da neredeyse her gün deprem olur ancak gerekli önlemler alındığında ve deprem ile ilgili toplum bilinçlendirdiğinde daha şiddetli depremlerde Japonya can ve mal kayıbı vermeden atlatabiliyor. Neymiş, deprem bir kader planı değilmiş.

Körün istediği Bir Göz Allah Verdi İki Göz!

Sistem veya iktidar (Hükümet) Depremin  yarattığı sonuçlardan yararlanmaya çalışıyor. Depremzedelere zamanında müdahele edilmediği gibi evsiz parksız kalanlara kalacak yer ve yiyecek temin edilmediği gibi, giden yardımlar engelleniyor. Açıktan açığa enkaz altındakiler ölüme terk edildi ve sağ kalanlarla ilgilenilmedi ve ilgilenilmiyor. Bu sömürgeci egemenler için bir fırsata döndü. Bir nevi nufus planlanması gibi görüyorlar. Onların deprem yerindeki kahkahalar atarak boy vermeleri bunun sonucudur. Hem istemedikleri insanların depremle ölümü onların işine geliyor. Sonra evsiz parksız kalan insanları yerinden toprağından koparıp Türkiye`nin Batı ve Orta kesimlerine gitmeye mecbur bırakıyor. Böylece bölgenin demografik değişimi bu doğal affetle hal edilmeye çalısıyor.  Sonra yeni konutlar yaparak kendi yandaşların servetine servet katacaklar. Zaten şimdiden bunun mesajlarını vermeye başladılar. İşte depremde evsiz kalana kaç bin konut yapıp ev sahibi yapacaklarmış ve on bin lira vereceklermiş. Bu resmen alay etmektir. On bin lira ile ne yapılabilir acaba? Sonra bu konutlar bedeva mı verilecek? Yine rant ve sömürü kat kat artacak.

Dersim`in Kayıp Kızlar Projesi Devrede!

Depremde anne ve babasını kayıp eden çocuklar ne olacak?  Adlarını ve konuşmasını bilmeyen bebeklerin, depremzedelerin geleceği ne olacak? Bilindiği gibi bu çocuklar çeşitli vakıf ve kurumlara teslim ediliyor. Şimdiden deprem yerinde açılan Kuran Kursu çadırları var. Sahi bu çocukların ihtiyacı bu ortamda kuran kursları mıdır? Biliniyor, Dersimde katliamdan sağ kalan çocuklar bizzat anne ve babalarının katillerince evlat edindiler. Ve bunların ne oldukları hala bilinmemektedir. Bugün ise, depremzede çocuklarına bu akibet hazırlanmaktadır. Diyanet İşleri Başkanı fetva veriyor; evlatlıklarınzla evlenebilirsiniz, diyor. Bunun açıklaması, “ey dindarlar ve müminler; bu kız çocuklarını önce evlat edinin sonra evlenin” demektir. Devlet Bahçeli de evlat edinmek istiyormuş. Bu ayrı bir felaket ve soykırımdır. Yani deprem bir çok boyutu ile egemenlerce soykırımına dönüştürülüyor. Bunun karşısında ne yapmalıyız? Bu gelişmelere ve bilinen olacaklara karşı bir projemiz yok malesef. Sadece deşifre edebiliyoruz ama bu yetmez.

Sol Ve Sosyalistler Ya da Komünistlerin, Neden Projesi Olmasın!

Burjuva demokratik muhalefeti yok. Düzen partileri birbirini desteklemektedir. Depremdeki bu sorumsuzluk ve rezalet, eğer ciddi bir muhalefet olsaydı; yer yerinden oynardı. Depremin enkazının altına tüm sorumlular gömülürdü. Devrimci bir muhalefet olsaydı, bu koşullarda devrim gerçekleşirdi. Bu olayda devrimci muhalefetin ne kadar zayıf ve yetersiz olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye`nin bir deprem bölgesinde olduğunu devrimci yapı ve kuruluşlar da biliyor. Hem de çok iyi biliyor. Ne var ki, o da durumu oluruna bırakmıştır. Böyle bir olay karşısında bir projeleri yoktur. Zaten halk içinde örgütlenme yok. Bu arada, elbette kurtarma ve yardım faaliyetlerine en başta devrimciler koştu. Demokratik kitle örgütleri, HDP, sosyalist partiler ile Alevi kurumları depremzelerin imdadına en önde koşanlardır. Hala gece gündüz deprem bölgesinde halkın yanında ve hizmetindeler. Hakkını teslim etmek gerekiyor. Bu elbette anlamlı bir duruş. Ancak bu çok yetersiz. Örgütlenme ve proje sahibi olması da gerekiyordu. Sadece eleştirmek ve sahtekarlıkları, ihmalkarlıkları deşifre etmek yetmiyor. Devrim veya demokratikleşmek için örgütlenmek ve toplumun ihtiyaçlarına göre proje üretmek gerekiyor. Devrimci muhalefet bu noktada sınıfta kaldı. Devrimci muhalefet bu durumdan ders çıkarıp bu yetmezliklerini gidermelidir. Parçalanmış güçlerini birleştirmeli ve burjuva gericiliğine, faşizmine alternatif olabilmelidir.

Depremden zarar gören ve görecekler için gerekli sivil örgütlenmelerini yaratmalıdır. Sadece eleştirirek ve mitingler yaparak topluma ulaşılmiyor. Deprem, sistemi ve hükmeti daha da deşifre etti. Hani derler ya bir nusibet bin nasihattan iyidir. Halk durumu daha net görmeye başladı. Egemenlerin halk düşmanlığını yaşayarak gördü ve görüyor. Gerisi devirmcilerin politik uyanıklığına ve çabalarına kalmıştır. Bu gelişen durumdan yararlanarak, toplumu öz örgütlerine kavuşturmak gerekiyor. Bunun için kafa yorulmalıdır. Toplum ihtiyaçlarına göre konumlanmalıdır. Bunun zor olduğunu biliyorum. Faşist bir sistemde bunları başarmak zordur ama imkansız değildir.

Zoru başarmak gerekiyor.

Bu iş için,  depremzede çocukların geleceğini güven altına almakla ilk adım atılabilir!

22.02.2023

Diğer Başlıklar

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (6) Hamit BALDEMİR

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (6) Biraz daha bunu ayrıntılandırmak gerekirse; Türkiye`de işbirlikçi çarpık tekelci kapitalizmin gelişmesi …

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (5) Hamit BALDEMİR

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (5) Hamit BALDEMİR Kürdistan Bağımsız olmadan Demokratik Türkiye Mümkün Değildir Bizim ülkemiz …

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI! Hamit BALDEMİR

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (4) Dünya devrimci hareketin ve reel sosyalizmin deneyimi gösteriyor ki, böyle kısa …

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (3)

DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (3) Proletaryanın Devrimciliği ve Komünist Parti Koşulu Proletaryanın, toplumsal üretimdeki yer ve …