Sınıf mücdele tarihine dönüp bir gözattığımızda, mücadelenin zorlu koşullardan geçtiğini görürüz. Bu kanlı ve şanlı kavga sınıfa önemli deneyim ve mevziler kazandırmıştır. Sınıf mücadelesi, burjuvaziye de önemli tecrübe ve mevziler kazandırmıştır. Devrim ve karşı devrim birbirinin yenilenmesini sağlar. Devirm karşı devirmide güçlendirir. Hele devrim kalkışmasının güçsüz ve yetersiz olması durumunda karşı devrimin zaferle çıkması; karşı devrimi güçlendirir. Kapitalist devlet sisteminin kendi zaaf ve yetersizliklerini bu mücadelede bilince çıkarır ve zayıflıklarını gidermeye çalışır. Bizim kuşak (`78 Kuşağı) bunu yaşayarak gören bir kuaşktır. Peki gördüklerinden ve yaşadıklarından ne kadar dersler çıkarmıştrr? Bu tartışılır bir olgudur. Bu konuyu tartışmak ve bilince çıkarmak gerekiyor. Eğer hala devrim iddiamız varsa ve toplumsal mücadelenin öznesi ya da önderi olmak istiyorsak.
Bugün komünist/sosyalist kişi veya yapılara baktığımızda, devrim mücadelesinde dersler çıkartıldığı ve toplumsal mücadeleye önderlik edecek konumda olduğunu söylemek çok zor. Zor olamaın ötesinde böyle bir konumda asla değillerdir. Bu gerçekliğe rağmen, bu hareketler ve bireyler; kendi geçmişlerini ve şu an ki konumlarını abartarak sahiplenmektedirler. Radikal sol olarak kendini görenleri daha çok kast ediyorum. Kendi gerçekliklerini objektif olarak masaya yatıracaklarına ve köklü/derin bir özeleştirel değerlendirme yapacaklarına kendilerini abartarak toplumu etkilemeye çalışılıyorlar. Bu büyük olumsuzluktur. Geçmişe gerçekçi yaklaşılmadığında, geçmiş deneyim ve tecrübelerden teorik sonuçlarda çıkarılamıyor. Dolayısıyla geçmişin olumlu ve olumsuzluklarını; eksiklik ve yetersizliklerini bilince çıkarmayan bir yaklaşım bugüne objektif yaklaşamaz. Bugün için ön açıcı olamaz. Geleceğe dair bilimsel ve yol gösterici bir tutum sergileyemez.
Geçmişin Eleştirel Bir Değerlendirmesi
Geçmiş pratiğin yeterizlik ve olumsuzluklarını eleştirel bir bakışla ele almak; olumluluklarını bugüne taşımak, olumsuzlukları mahkum etmek ertelenmez bir görevdir. Denebilir ki, bu ne olabilir ya da somutlamak gerekirse nelerdir bunlar?
Birincisi, kapitalist emperyalist sistemin günümüzdeki durumunu; ekonomik, sosyal ve politik durumunu bilimsel bir tarzda ele almak. Kapitalizim değişmedi. Temel özelliklerini koruyor ancak bugünkü kapitalizim 18. ile 19. Yüzılın kapitalizmi değildir. Hata 20. yüzyılın kapitalizminden de farklılıklar arz eder. Burjuva devleti de o dönemin zayıf ve “dengedeki” devleti değildir. Burjuvazi emekçilerle girdiği her savaşta malesef güçlenerek ve kenidini yenileyerek çıktı. Zaaf ve yetersizliklerini kendi sınıf bakış ve ihtiyaçları parelelinde gidermeye çabaladı. Bu konuda başarılı olmadı dememek gerçekçi değildir. Bilim ve tekniğin gelişmesi ile günümüzdeki internet ve dijital teknolojik gelişmelerin askeri ve güvenlik alanında kullanılması; nükler silahlar, füzeler, sihaları düşünürsek durumun boyutları anlaşılır. Maalesef bütün olanaklar burjuvazinin denetim ve hizmetindedir. Toplumda bundan yararlanıyor. Devrimcilerde yaralanıyor ama bu yaralanma burjuvazinin yanında devede kulaktır. Bunun bir de istihbarat ve takipte kullanılması illegal ve gizlilik koşullarını önemli oranda zorlaştırmaktadır. Bütün bunları anlamadan ve bunlara karşı önlem alınmadan; ajitasiyon ve propaganda ile toplu etkilemek mümkün değildir. Hele burjuvazinin egemen medyası karşısında. Maalesef genel doğrular söyleyerek, eskinin propaganda ve ajitasiyon argumanları kullanılarak toplumsal mücadelede özne olmak hayaldır. Geçmiş ideolojik ve politik yetersizliler kendini mücadelede; Kemalizm, doğmacılık, liberalizm, teslimyetçilik, maceracılık ve reformizm biçiminde somutladı.
Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketleri en başta Kemalizm ile hesaplaşmalıdır. Reel sosyalizimi günah keçisi ve tüm hataların veya olumsuzlukların kaynağı olarak göstermekten vazgeçilmelidir.
…..
Bununla reel sosyalizm eleştirilmesin demiyorum ama gerçekçi olunmalıdır. Kendine komünistim diyenler ne kadar komünist olmayı başardılar da reel sosyalizmi eleştiriyorlar? Marx, Engelsi, Lenin`in yazdıklarını okumak ve bunu ansiklopedik bilgi temelinde doğmatikçe tekrarlamak Marksizim`e ve sosyalizme en büyük kötülüktür. Onların kendi tarihsel ve toplumsal koşullarında (Konjöntürel) geliştirdikleri teori ve politikaları olduğu gibi günümüze taşımak bilimselik değildir, doğmatizimdir.
Kendi ülkesinin sosyal ve ekonomik gerçekliğinden uzak “komünistler” kendi ülkesinde toplumsal mücadeleye önderlik edemez. Kendimize göre bir dünya yaratıp devrim teorilerini üreterek komünist olmanın gereklerini yapamayız. Dikkat ediyorum, genel teorik belirlemeler ötesine gidilmiyor. Komünistlerin birliği fikri kulağa hoş geliyor. Türkiye`nin sınıfsal ve siyasal ikliminde bunu on yıllardır savunanlar bunu neden başaramadı? Ҫünkü, toplumsal realite bu bölünmenin temel kaynağı. Uluslararası bölünmüşlük bu parçalılıkta bir etken ama temel bir etken değildir. Türkiye`de sınıf mevzilenmeleri kozmopolitiktir. Ara sınıf küçümsenmeyecek bir kütledir. Nesnel koşulu işçi olanların neredeyse yarısı küçük burjuva, feodal düşünce ve hayallere sahiptir. Sadece ekonomik temeldeki sınıfsallık, kültürel, dinsel ve geçmiş toplumsal düşünce prizmasında kırılıyor. Bu durum Kemalizme, sosyal şövenizme önemli iklim yaratıyor. Topluma “sırça köşklerden” bakarak ve genel teoriler üreterek önderlik alışkanlılarımızdan vazgeçmek zorundayız. Bilimsel tarihsel materyalist felsefe ışığında toplumsal gerçeklerimizi bilince çıkarmak ve örgütlenmesini yaratmadan komünist olmanın görevlerini yerine getiremyiz.
Türkiye Sistem Gerçeğini Anlamak
Türkiyeli devrimciler, hala Türkiye`yi Kürdistan (Kuzey) ile birlikte değerlendirmektedirler. Kimi “enternasiynal yaklaşımlar “ biraz sosyalistliliğe helal getrimemeyi taşıyor. Bu durumda Türkiye devrimci hareketinin önemli bir açmazıdır. TC sömürgeci bir devlet. K. Kürdistan onun sömürgesi ve ilhak edilmiş bir ülkedir. Kürtleri ve ülkesini TC tanımamakta ve kırmızı görmüş boğa gibi Kürt ve Kürdistan varlığına saldırmaktadır. Derin bir asimlasiyon yürürlükte. Yasaklar, tutuklamalar, faili meçhuller, katliamlar ve sınır ötesi operasyonlar Kürd`ün yaşamının bizzat kendisi olmuştur. Bu coğrafya ve bu halk farklı sosyal, ekonomik ve politik koşullarda varlık mücadelesi veriyor. Burada ki toplumla Türkiye toplumunu aynı önderlik altında toplamak ve kurtuluşa götürmek mümkün değildir. Eşyanın doğasına aykırıdır. Elma ile Armutu toplamaktır bu yaklaşım. Türkiye`de komünist bir önderlik yaratılacaksa, K. Kürdistan`ı buradan ayrı düşünmek gerekiyor. Verilen ulusal kurtuluş mücadelesine şartsız destek vermek gerekiyor. Buranın talep ve isteklerine saygı göstermek insan olmanın bir gereğidir. Gerçek anlamda enternasyonal bir dayanışma ve destek vermek gerekiyor. Buranın baş sorunu ulusaldır. Kendi kaderini tayin etmektir. Türkiye toplumunun sorunu ise sosyalist bir devrimdir. Ya da kimilerine göre demokratik devrimdir. Ne diyordu ustalar: “Farklı çelişkiler farklı yöntemlerle çözülür”. Bu sömürge ülkeden ayrı Türkiye`nin sosyal, ekonomik yapısını tahlil etmek ve devrim hedef ve amaçlarını belirlemek bir bilimsel zorunluluktur.
Ezilen Ulus Kurtulmadan Ezen Ulus Kurtulamaz
Bu belirleme, sadece bir veciz değildir. Bu somut gerçekliğin bir ifadesi ve tarihsel bir deneyimin sonucundan varılmış bir saptamadır. Bunu Marx, İngiltere–İrlanda sorununda tespit etmiştir. Hala geçerliğini ve doğruluğunu koruyan bir belirlemedir. Zira ezilen ulusun varlığı ve bağımsızlık mücadelesi; ezen ulusta milliyetçi ve ırkçı düşüncelerin gelişmesine, taraf bulmasına kaynaklık eder. Gericiliğe ve şövenizme kaynaklık eder. Ezen ulus bu durumda sömürgeci veya ezen egemenlerin saflarında yer alır. Gericiliği besler.
…..
Bu nedenle ezilen ulus kurtulmadan ezen ulus kurtulamaz. Bunu Türkiye örneğinde net görüyoruz. Mevcut kötü koşullara rağmen hala gerici partilere oy verilmesinin, işçi sınıfı içinde gericiliğin kök salmasını, Türkiye devrimci hareketinin taraftar bulamaması, komünist bir önderliğin yaratılmamasının en önemli nedeni ezilen ulusun varlığıdır; ezilen ulusun henüz kurtulmamış olmasıdır.
Türkiye’de komünistlerin zayıf olmasının en önemli neden, TC`nin sörmürgeci karekteridir. Demokratikleşmemesinin, sürekli darbelerle gelişen halk muhaleftini sindirmesinin nedeni de budur. Dahası Türkiye`de gerçek anlamda komünist bir hareketin kök salmamasının da en önemli unsuru budur. K. Kürdistan ulusal hareketinden etkilenen kimi Türkiye solu; K. Kürdistan hareketine özenerek ve ona benzeşmeye çalışarak kitleselleşeceğini sanıyor. Maalesef, o harekete benzeme çabası, onun bir karikatürüne dönüşüyor. Orası ayrı bir ülke. Benzeri yani (sömürgeci) egemenin ve düşmanın ortak olması onları aynılaştırmaz. Bu yaklaşımla ne Türkiye`de ve ne de Kürdistan`da taban bulma olanakları yoktur. Savaş ortamının olmadığı dönemde, K. Kürdistani hareketlerin güçlü olmadığı süreçte Türkiye devrimci hareketi belli bir gençlik tabanı bulabilmişti. Ancak o süreç tarihe karıştı ve bir daha dönmesi sözkonusu değildir. Bu gerçeği anlamak ve ona göre bir duruş sergilemek lazımdır.
Sosyal şövenizmin etksinde kurtulmak için bu gerçeği bilince çıkarmak gerekiyor. Enternasyonalizm adı altında ezilen ulus komünistlerini, komünist saymamak ancak egemen ulus” komünistleri”yle aynı yapıda yer aldığında komünist saymak gibi sapma ve manipülasyondan kurtulmak şarttır.
Türkiye Gerçeğini Bilerek Ögütlenmek
Türkiye`nin somut gerçeğini bilerek yeniden bir komünist yapılanma gerekiyor. Böyle bir çaba ve arayış vardır. Buna ancak saygı duyulur. En başta böyle bir hareket Kemalizm ve sosyal şövenizmle ciddi hesaplaşması gerkiyor. Geçmişten devrimci bir kopuşu gerçekleştirmeden oluşacak bir hareket sakat doğar. Ayrıca, Türkiye komünistlerini bir çatı altında buluşturmak gerçekçi değildir. Mücadele gelişir, tabanda bir birlik yaratılır; o zaman önderlikte de komünistlerin birliği önemli oranda gerçekeşir. Tabanda birlik sağlanmadan öznede birlik oluşturmaya harcanacak zaman enerji boşa gider, Bu daha önce denenmiş ve hala denenmekte ancak sonuç vermemektedir. Hatta giderek, bu çabada olanların varolan tabanları da kayıp gidiyor. Bunu belirtmekte yarar görüyorum. TC`nin sömürgeci karekteri ve egemen faşist siyasal yapısını ciddiye almak gerekiyor. Legal veya illegal bir yapılanmada egemenlerin baskı ve provakasiyonlarını, takibini, sınırlama ve tutuklamalarını boşa çıkaracak ya da etkisizleştirecek yol ve yöntemleri bilmek ve bulmak çok önemlidir. Bu faşist sistem içinde legal bir çalışma ne kadar sonuç verir? (!) Ne var ki, mevcut sistemde illegal çalışmada yapılaşmak ve geliştirmek çok zor. Bunlar önemli örgütsel sorunlar. Bu konularda derinleşmek ve çözüm üretmek gerekir.
Baskıcı Sistemde Mücadele
Faşit sömürgeci baskıcı bir sistemde illegal çalışmak zordur. Ne var ki, legal bir çalışmada devrimci bir önderliğin alanlarını daraltmakta ve hatta nefes almasını zorlaştırmaktadır. Devrimci mücadele ve amaca uygun yol ve yöntemleri yaratmak da bir devrimci görevdir. Devrimci önderlik bu sorunun üstesinde bir biçimiyle gelir ve gelmek zorundadır. Devrim bugün ve yarın olacak gibi görünmüyor. Yine de bugün devrim olacakmış gibi devrime önderliğe hazır olunması devrimci bir koşuldur. Uzun soluklu, kararlı ve istikrarlı bir mücadele sözkonusudur. Sorunlar teorik bir çerçeveden çok pratikte çözülür. En sağlam teori, pratikte üretilmiş olandır. Yine örgütsel sorunlar pratik mücadelede kendini açığa vurur. Pratikte devrimcilerin karşısına çıkan sorunlarda pratik mücadelede çözülür. Bu bağlamda nasıl bir örgütleme ve mücadelenin tam bir reçetesini vermek ve teorik sorunlara soyut çözümler getirmek yetersiz kalır. Teorik bir çerçeve, hedef ve genel anlayışlar belirlenebilr. Ancak sorunlar örgütlenmede ve örgütlü mücadelede ortaya çıkar. Bu örgütlü faaliyetler sırasında eksiklikler, yetersizlikler tespit edildikçe uygun yol ve yöntemler üretilir. Bu işler kendi doğasında ve kendi diyalektik akışında yol alır. Önce örgütleşmek ve örgütlenmek ile başlanırsa mücadeleye, gerisi yolunu bulur.
30 Nisan 2024
…..