Çarşamba , 12 Mart 2025
Home / anasayfa / ÖCALAN’IN SON AÇIKLAMASI -3- Samet Erdogdu

ÖCALAN’IN SON AÇIKLAMASI -3- Samet Erdogdu

ÇAĞRI METNİNİN NİTELİĞİ VE MADDELERİ

Öcalan’ın son “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” daha öncekiler gibi hem biçim, hem içerik açısından ciddi olarak sorunludur.Öcalan’ın çağrısında Kürt ve Kürdistan diye bir kelime bile yok. Bunu hayra yoralım ve Türk devletinin “Kürdistan” kavramını son birkaç yıldır “Teröristan” tabiriyle özdeşleştirmesi nedeniyle “fincancı katırlarını ürkütmemek” için son derece dahice bir tercihle bundan kaçındığını varsayalım. İyi ama sen kendi ülkenin adından bile vaz geçmekle, bu kavrama sanki vaktiyle ağızdan kaçırılmış bir tükürük muamelesi yapmış ve şimdi bir daha bu hatayı yapmamaya ahd etmiş gibi olmuyor musun?Öcalan’ın çağrısında Kürdistan bayrağı, ulusal marşı, BM’in vaktiyle kabul ettiği ve halen de iptal etmediği “ulusların kendi kaderlerini özgürce tayin etme hakkı”, yani bağımsız ya da başka bir devletle ortak olarak (federal veya özerk bir statüyle) kendi devletini kurma hakkı gibi temel hakların hiçbirinin adı sanı yok.Ne var? Tek tek bakalım:Birinci cümle:Öcalan çağrısına, PKK’nin var olma tarihinin çarpık bir izahı ile başlıyor. Önce 20’inci Yüzyılı, “dünya tarihinin en yoğun şiddet yüzyılı” olarak mahkum ediyor. Hiçbir tarihçi böyle sığ, kaba ve bilim dışı bir tanımı kabul etmez, kullanmaz. Tarih bilimine, siyaset bilimine ve öteki sosyal bilimlerin bir çoğuna hakaretten başka bir anlamı olmayan bir tarih yazımını değil bir devrimci; hiç bir demokrat bile kabul edemez. CIA ve Pentagon bağlantılı Amerikan Think Tank kuruluşlarının sözde bilim adamları ve strateji uzmanlarınca üretilen tarih tezlerinin temeli tarihin sosyal ve ekonomik temeller, sınıf ilişkileri, egemenlik, tahakküm ve bunlara karşı başkaldırılar mücadeleleri bağlamında değil; bunların ifadeleri olan görüntüler, olgular, sonuçlar bağlamında yeniden yazımıdır. Bu, bilinçli, amaçlı, stratejik bir tercihtir ve Amerikan hegemonyasında bir Yeni Dünya Düzeni tasarımının bir öğesidir. İki dünya savaşı ve soğuk savaştaki ‘’şiddet’’ havadan, hiçlikten, anlamsızlıktan, boşluktan gelen şeytani bir eylem değildir; ahlaki yargılarla değil, maddi nedenleri ile ele alınır. İki dünya savaşı denen savaşlar dünyayı kendi aralarında paylaşmış emperyalist devletlerin birbirleriyle yeniden paylaşım ve hegemonya savaşlarıdır ve tıpkı şimdikiler gibi o zamanki savaşların da nedenleri, amaçları, savaşlara yol açanların kimlikleri tek bir sözcükte buluşur: emperyalizm. PKK ortaya çıktığında iki dünya savaşı geride kalmıştı ve soğuk savaşın ise PKK’nin ortaya çıkışıyla alakası yoktur. PKK, ortaya çıktığı yıllarda kendi ortaya çıkışını daha başka nedenlere dayandırmıştı ve bunları da önce bir manifesto tarzında , daha sonra ise ilk parti programında ortaya koymuştu. Sömürgeci boyunduruk altında yaşayan her ulus, bu boyunduruktan kurtulma olanağının ortaya çıktığını, koşulların buna uygun hale geldiğini sezdiğinde, bunu başarma gücünü kendisinde hissettiğinde; ya da baskı ve zulmün artık tahammül edilmez hale gelip ya istiklal ya ölümü dayattığında başkaldırma yoluna gitmiş, bunun örgütlerini, araçlarını yaratmıştır. 20. Yüzyıl başlarında bir avuç olan tam bağımsız ya da yarı bağımsız devletlerin sayıları bugün 200 civarına ulaşmışsa bunun temel nedeni budur. Kaldı ki Kürt ulusal mücadeleleri ile Kürt ulusal varlığı sıkı sıkıya birbirine bağlıdır; Kürtler var oldukları ama varoluşları başkalarının boyunduruğu altında esir, bağımlı, kölece bir varoluş olduğu için mücadeleleri de var olmuştur ve mücadele ettikleri için de varlıklarını bugüne dek sürdürebilmeyi başarmışlardır.PKK, 20. Yüzyıldaki başarıya ulaşmış ulusal kurtuluş savaşları modellerini esas alarak yola çıkmıştı. Çin ve Vietnam halklarının emperyalist işgalcilere karşı yürüttükleri “uzun süreli halk savaşı stratejisi” modelini örnek alıyordu. PKK bu yolu neden tercih etti? Önüne Kürt ulusal kurtuluş hedefini koyduğu ve bu hedefe erişmek için en uygun yolun “halk savaşı” olduğu sonucuna eriştiği için tercih etti. PKK daha ortaya çıkmamışken Kürt örgütleri kurulmaya başlamıştı bile. 1960’larda Türk örgütlerinden bağımsız ayrı Kürt partileri kuran Sait Elçi, Sait Kırmızıtoprak (Dr. Şıvan) bir yana, Kürtler kitlesel olarak o dönemin en ilerici Türk siyasi partisi TİP’de ve özellikle gençlik başta olmak üzere demokratik kitle örgütlerinde, derneklerinde aktif olarak yer alıyorlardı. Altmışların sonlarında DDKO’lar kurulmuştu bile. 12 Mart askeri darbesinden sonra Ecevit affıyla hapisten çıkan devrimci Kürtler hemen gruplaşmalar oluşturmuş ve bir süre sonra çeşitli yayın organları etrafında örgütlenmeye başlamışlardı. PKK bu gruplardan yalnızca biriydi. İlk başlarda APOCULAR, UKOCULAR, daha sonraları KÜRDİSTAN DEVRİMCİLERİ gibi isimlerle kendilerini duyurdular. (UKO, Ulusal Kurtuluş Ordusu). 1976 yazında bir grup arkadaşla o dönemde mevcut olan devrimci örgütler arasında, eğer varsa, fikirlerimize en yakın örgütün hangisi olduğunu tesbit etmek ve ona göre kendimize bir yol haritası çizmek için Antalya’da buluşup bir ay boyunca tartıştığımız dönemde kendisini ele aldığımız gruplardan biri de UKO idi. Bu arkadaşlar o dönemde yayın organı çıkarmıyorlardı, kendilerine paralel herhangi bir dernek falan kurmamışlardı. Ancak TÖB – DER veya başka derneklerde, kahvelerde, meydanlarda, mahallelerde devrimci gençler arasında tartışmalar yapıyorlardı. Okul arkadaşlarımızdan bir kaç kişi bu grupla ilişki kurmuş, ona katılmıştı bile; mesela daha sonradan PKK’den ayrıldığı ve TEKOŞİN’e katıldığı için Şahin Dönmez adlı müstakbel itirafçı tarafından mezarı kendisine kazdırılarak vahşice öldürülen Celal Aydın; ya da geçenlerde ölen Mahmut Şahin arkadaşımızın kuzeni PKK militanı Gazi Şahin ve daha başkaları. (Maalesef Gazi Şahin de örgütten ayrıldığı için kendi arkadaşları tarafından delik deşik taranarak öldürüldü.) Bu kimseler o buluşmamızda yoktu; fakat biz zaten grubu da, fikirlerini de biliyorduk. PKK önüne siyasi bir amaç koymuştu ve bu amaca erişmek için kendine göre bir strateji belirlemişti. Siyasi amacını Abdullah Öcalan’ın hazırladığı Kürdistan Devriminin Yolu (Manifesto) başlıklı bildirgede ortaya koymuş, bu bildirgeyi Kuruluş Kongresinde parti görüşü olarak kabul etmişti.Ünlü Prusyalı General Carl von Clausewitz (1780 – 1831) savaşı sanatı üstüne yazan klasik ustalardan biridir. Bu tür eski savaş stratejlerinin öğretilerini bugün artık kapitalist işletmelere eleman hazırlayan okullarda ders olarak öğretiyorlar. Clausewitz’in meşhur tanımı ile “savaş, siyasetin askeri araçlarla ve yollarla devamıdır. ” PKK, önüne Türk sömürgeciliğini kırmak, Kürdistan’a ulusal kurtuluşu sağlamak, bağımsız bir Kürdistan devleti kurmak görevini koymuştu. Aynı amaçla yola çıkan daha başkaları da vardı. PKK bu amacına varmak için siyasal zor yoluna başvurmayı daha yolun başında benimsemişti. Somut örnekler gözler önündeydi. Çin devrimi başarılmıştı, Vietnam halk savaşını kazanmıştı, Filistin savaşıyordu, Güney Kürdistan’da Barzani savaşıyordu; Afrika’da Cezayir bağımsızlığını kazanmıştı. Batı Sahra’da Polisario savaşıyordu, Eritre savaşıyordu, Doğu Timor savaşıyordu, İrlanda, Bask ülkesi, Korsika, Güney Tirol, Qubeck gibi Avrupa ve Amerika’daki “iç sömürgeler”, Afrika’da Angola, Mozambik, Gine – Bissau savaşıyordu; Güney Afrika’da ırkçı Apartheid rejimine karşı ANC öncülüğünde savaş sürüyordu… vs… vs… Küba’da devrim yaptıktan sonra dünyanın başka bölgelerine devrim yapmaya giden Ernesto öldürüleli az bir zaman geçmişti. Brezilya’da, Uruguay’da, Bolivya’da vs. gerilla güçleri savaşıyordu. Bütün bunlar bir yana, kendisi siyasal olarak zaten bağımsız olan Türkiye Cumhuriyeti devletini daha da bağımsız, tam bağımsız, yani ekonomik olarak da bağımsız yapabilmek için emperyalistlerin yerli uşakları burjuvazinin hakimiyetini kırmak üzere THKO, THKP-C, TKP – ML / TİKKO başkaldırmış, kurşunlanarak ya da asılmak suretiyle şehitler vermişlerdi. Bu koşullar altında Kürdistanı kurtarmak için yola çıkan Kürt devrimcilerinden bazılarının bu örnekleri cazip bulması son derece doğaldı. PKK tek değildi, bunlardan biriydi. Bahsettiğim arkadaş grubu olarak biz ise daha baştan bu yolu bir çıkmaz olarak değerlendirmiş; bu yönelimdeki örgütlerin hepsini daha ilk elemede listemizden çıkarmıştık. Konu daha sonraları önce THKO – MB, sonra TKEP ve KKP saflarında mücadele edecek olan o zamanki arkadaş grubumuz değil; PKK, O yüzden uzatmayayım; doğrudan kaynağından aktarayım: (DEVAMI VAR)

Not: Samet Erdogdu’nun Facebook sayfasından alınmıştır.

Diğer Başlıklar

ÖCALAN’IN SON AÇIKLAMASI -2- Samet Erdogdu

ÖCALAN’IN SON AÇIKLAMASI – 2 SİLAHLI MÜCADELEYE SON VERME KONUSU Bu konuda biz Kürdistan komünistlerinin …

ÖCALAN’IN SON AÇIKLAMASI -1- Samet Erdogdu

Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın tam metnini incelemeden önce ön bir giriş yapacağım: GİRİŞ …

Tekelerin ve Bankaların Egemenliğini Kıracağız! Necati GÜLER

Her yıl olduğu gibi bu yılda emperyalist savaş baronları, silah üreticisi ve tacirleri, uluslarası tekellerin …

PERDEYE YANSITILMAYAN İHTİMAL! Mehmet HEVAL

PERDEYE YANSITILMAYAN İHTİMAL D. Bahçeli’nin “gelsin mecliste konuşsun, örgütünü feshetsin” sözleriyle alenileştirdiği hal, bir yönüyle …