ÖCALAN’IN SON AÇIKLAMASI – 5
KÜRDİSTAN’DA TÜRK SÖMÜRGECİLİĞİ
Öcalan bu ilk paragrafta 20. Yüzyıl’ın genel dünya koşularının yanı sıra “Kürt realitesinin inkar edilmesi” ile “başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zemin”i PKK’nin doğduğu ortam olarak ifade ederken bu “inkar ve yasakların” adını, gerçek nedenini, ne anlama geldiğini, neyi ifade ettiğini yani konunun özünün, mahiyetinin, içeriğinin ne olduğuna değinmiyor; Kürdistan’da Türk sömürgeciliğinin varlığını, Kürt halkının boyunduruk altındaki bir halk olduğunu, yani ulus olmaktan doğan doğal haklarının, en başta da kendi topraklarında kendi ulusal devletini kurma hakkının bu sömürgecilik yoluyla gasp edildiğini söylemiyor. Adeta basit, anlamsız bazı inkar ve yasaklar olmuş da Kürtlerin buna kızıp dağa çıkmış olduğunu ima ediyor. Ortada siyasal bir anlam, siyasal bir haksızlık ve ona bağlı olarak siyasal bir hak talebi yokmuş gibi konuşuyor.
İki dünya savaşı ile Soğuk Savaş’ın PKK’nin ortaya çıkışıyla alakası olmadığını; PKK’nin, ortaya çıktığı yıllarda kendi ortaya çıkışını daha başka nedenlere dayandırmış olduğunu ve bunları da önce bir manifesto tarzında , daha sonra ise ilk parti programında ortaya koyduğunu yukarda yazmıştım. Sömürgeci boyunduruk altında yaşayan her ulusun eninde sonunda bu boyunduruktan kurtulmak için başkaldırma yoluna gittiğine de değinmiş; 20. Yüzyıl başlarında bir avuç olan tam bağımsız ya da yarı bağımsız devletlerin sayılarının bugün 200 civarına ulaştığını; Kürt ulusal mücadeleleri ile Kürt ulusal varlığının sıkı sıkıya birbirine bağlı olduğunu; Kürtler var oldukları ama varoluşları başkalarının boyunduruğu altında esir, bağımlı, kölece bir varoluş olduğu için mücadelelerinin de var olduğunu ve mücadele ettikleri için de varlıklarını bugüne dek sürdürebilmeyi başardıklarını belirtmiştim.
“Kürt realitesinin inkar edilmesi ve başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklar“ sorunun özü değil, biçimidir, sonucudur. Sorunun siyasal özü, içeriği, anlamı net olarak konulmalıdır: Kürt varlığı – realitesi Kürtleri boyunduruk altında tutmak, onları bir ulusal varlık olmaktan çıkarmak için inkar edildi; Kürt realitesi inkar edilerek de Kürt ulusal hakları reddedildi; inkar edilen realitenin, yani Kürt ulusal varlığının gerçekten de ortadan kaldırılması, Kürtlerin ulussuzlaştırılması için bilinçli, sistematik bir politika izlendi; bu maksada uygun bir sistem, yani efendi – köle, hakim – hükmedilen uluslar ilişkisi kuruldu.
Başta ifade özgürlüğü olmak üzere diğer özgürlükler konusundaki yasaklara gelince; kuruluş Manifestosu’ndan aktardığım pasajların da gösterdiği gibi, PKK kendi kuruluşunu bu derece sınırlı, asgari temeller üzerinde oluşturmadı; Öcalan’ın ifade özgürlüğü dışında zikrettiği özgürlükler herhalde ana dilini konuşma, kendi dili ile her derecede eğitim görme gibi illa da bağımsız bir devlet kurmayı gerektirmeyen, egemen bir başka ulusun ulusal boyunduruğuna rağmen fiilen ya da hukuken elde edilebilecek asgari demokratik haklardır ki; PKK kendini bunlar için kurmadı. Bunlar için legal bir parti, dernek, vakıf vs. gibi kurumlar da oluşturulabilirdi.
Peki, Öcalan, cümlesi içinde saydığı yukarda değindiğim hususlar dışında, PKK’nin bir de bu tür ‘yasaklardan kaynaklı oluşan zeminden’ doğduğuna kimi inandırmak istiyor? TC devletini mi, Türk halkını mı, dünyanın diğer uluslarını mı, kendi örgütünü mü, yoksa kendi örgütü haricindeki Kuzeyli diğer Kürt örgütlerini ve Kürt milletini mi, Kürdistan’ın öteki parçalarında, diasporada yaşayan Kürtleri mi? Burası meçhul; ama şu kesin: En başta kendisi olmak üzere, herkes bu söylenenlerin gerçeği yansıtmadığını, olsa olsa basit bir kaçamak, yanıltmaca, kendini kandırma vs. olduğunu biliyor. O halde ne yapıyor: Yüksek siyaset; dünyayı, Ortadoğu’yu vs. değiştirecek 21. Yüzyıl siyaseti! Bunun anlamı ne? Büyük Türkiye, 21. Yüzyıl’ın Cihan Devleti olacak olan Emperyalist Türkiye…. Tilkinin dönüp geldiği yer Kürkçü dükkanı; Olimpos’un doğurduğu ise mini minnacık bir faredir. Kürkçü kimdir? Kürdün postmodern kayyumlarından biridir ve adeta gölge başkan, Yavuz Osmanlı padişahının Kürdistan’a tayin ettiği Bıyıklı Mehmet Paşa’nın postmodernist versiyonudur, Kürt legal siyasetinin değişmesi teklif dahi edilemez, anayasal, Onursal Başkanıdır…
Birinci paragrafı burda bitiriyorum… DEVAMI VAR.